25 Kasım 2012 Pazar

Vatandaş Şaşkın, Elazığ'da Uçan Pitbull!



Bu tarz maçların önemi, kağıt üzerinde göründüğünden çok daha fazladır. Derbi maçlar öyle değil mesela, onlar motivasyonunu kendi yaratan maçlardır. Oyuncuya hiç bir şey denmese bile, o karşılaşmanın önemini  ve ağırlığını herkes hisseder. Esas dikkat edilmesi gereken uzun maratondaki küçük tümsekler. İşte Elazığspor da o tümseklerden biriydi ve Galatasaray bu engeli aşmayı başardı. Daha da önemlisi bu maçtan bir hikaye yaratarak çıktı. Bu maçtan bir adamı kazanarak çıkmayı başardı. Manchester United karşısında kıpırdanan Felipe Melo'yu.

Bu tarz hikayeler şampiyonluk hikayeleridir. Sezon sonunda yapılan foto-romanlarda bir tam sayfa fotoğrafı basılıp, methiyeler düzerek anlatılan hikayelerdir. Felipe Melo da bu hikayenin baş rolüne kuruldu. Ki onun gibi gazla çalışan bir oyuncu için son derece önemli ve eşsiz bir durum bu. O penaltıyı kurtarmak, senenin devamında da Melo'dan alınacak olan verimi fersah fersah arttırdı. Önümüzdeki maçlarda bunu çok daha net göreceğiz.

Bu arada Taffarel'in etkisini Muslera da, Ufuk Ceylan'da görüyorduk da, az zorlasa Melo'dan da kaleci çıkartır gibi görünüyor. Taffarel gibi bir değere sahip olmak da çok hoş gerçekten.

18 Kasım 2012 Pazar

(ANKET) Sizce ligimizin en iyi yabancı oyuncusu kim ?

Müzmin Sakat merak ediyor ve sizlere soruyor : 2012/2013 sezonunda Spor Toto Süper Lig'de top koşturan yabancı oyunculardan sizce hangisi, "en iyi yabancı oyuncu" ?


Sayfanın sağ tarafından cevabınızı işaretleyip anketimize katılabilirsiniz


15 Kasım 2012 Perşembe

Ibrahimovic kafayı yedi !


Sıradışı gollerin adamı, Zlatan Ibrahimovic, bu sefer hakikaten "Zlattı" ! Yok böyle gol ! Buyrun izleyin efendim...

11 Kasım 2012 Pazar

Şampiyonlar Liginin Kefareti, 1-1



Uzun zamandır yazamıyorduk, vize haftasının arifesinde bir Galatasaray yazısı karalayayım dedim. Hafta içinde Cluj deplasmanına gidip, kazanması gereken 3 puanı kazanıp geri dönen Terim'in ekibi, bu akşam Romanya deplasmanının kefaretini ödedi. Konsantrasyonun düşük olduğunu, hırsın azmin beklentileri karşılamadığı bir akşamdı. Bu nedenlerin üzerinde çok fazla takılmamak lazım, çünkü bu iş dünyanın her yerinde böyle. Barcelona bile Şampiyonlar Ligi'nin önünde arkasında beklenmedik puan kayıpları yaşayabiliyor.

Galatasaray hücumu düşündüğü, pozisyon kovaladığı zaman iyi bir takım. Geçen sezon bu görüntünün aksine, skoru yakaladığı maçlarda maçı tutabilen bir ekip vardı ama bu sezon bu çehre değişti. Takım savunmasının zaman zaman sıkıntı yaşatabildiğini not etmek gerekir. Dediğim gibi, bu maçta yaşanılan sıkıntının geçerli bir nedeni var fakat şampiyonluk yolunda bu tarz maçlar ileride baş ağrıtabilir. 

Hamit'i maçın genelinde beğendiğimi belirteyim. Pozisyonundan bağımsız olarak takımın her bölgesine yardımcı olması ve hücumda ritm kazanması oldukça olumlu ama ikinci yarı takımın geneliyle beraber o da düştü. Yenilen golde, Nobre'nin o kadar rahat bir kafa vurmasına izin vermek elbette kabul edilemez. Hele ki, Mersin İdman Yurdu'nun fazla gol silahı olmadığını düşünürsek, hiç kabul edilebilir gibi değil. Riera'dan bahsetmeden de geçmeyeyim. Hiç beklemediğim kadar iyi oturdu İspanyol sol beke. Demek ki, takımda kalmayı çok istiyormuş, emeğine sağlık.

Sezon başından beri beklediğim fakat bir türlü göremediğim bir diziliş var Galatasaray'da. O da, Hamit - Selçuk ve Melo'nun (Yekta) oluşturacağı bir orta sahanın besleyeceği iki kanat ve uç forvet. En azından maç içlerinde bu şekle dönülmesi bence ekstra güç kaynağı olacaktır. Skoru yakalayıp, maçı tutmak istenildiği zamanlarda da bu üçlü orta sahanın çok daha verimli olacağı kanaatindeyim.

Engin Baytar'ın cezası bu maçla beraber sona erdi. Açıkçası onun katkılarına da fazlasıyla ihtiyaç var. Özellikle yedekten gelenlerin yaptığı katkının incir çekirdeğini doldurmadığı bu zamanlarda. Umarım yokluğu sırasında kişisel idmanlarını aksatmamış ve fiziksel olarak düşmemiştir. Maç ritmini kaybetmemesi beklenemez ama masaya getireceği anlık parlamalar bile, fark yaratacaktır.