16 Şubat 2012 Perşembe

“Sistem”in başarısı; Galatasaray Medical Park




Dillere pelesenk olmuş bir spor terimi artık “sistem”. Hep yerleştirilmesi ve oturtulması gerektiğinden bahsedilir. Sistem dediğimiz şeyin en zor aşaması da bu yerleştirme ve uyumlu bir şekilde işlemesini sağlama sürecidir. Birçok takımın olumlu sonuç alamamasının temelinde de bu süreçte kaybedilenleri hazmedemeyip vazgeçmeleri yatar. Galatasaray’ın en büyük şansı ve Oktay Mahmuti’nin en büyük başarısı da bu sürecin çok kısa sürede sona ermesidir. Takım bu oturtulmak istenen sisteme beklenildiğinden çok daha rahat uyum sağlayınca, hiçbir şey (başta zaman) kaybedilmeden başarıya doğru giden yola girilmiş oldu.

Geçtiğimiz sene kurulmuş olan sistemin ve oyun anlayışının ikinci ve geliştirme yılı bu sene. Bu anlamda oynanmak istenen oyuna %100 ulaşılmış değil. Zaten 1-2 senede her sistem otursaydı, spor organizasyonlarını ve takımlarını yönetmek çok daha kolay olurdu. Ancak bu sene kadro kalitesinin geliştirilmesi, oyuncuların birbirlerine ve oyun anlayışına daha çok alışmasıyla beraber takımın performansında ciddi bir yükselme var.

Ben genel olarak Galatasaray’ı Türkiye’nin Philadelphia 76’ers’ına benzetiyorum. Sağlam ve baskılı savunma, fast/breakler, her top için savaş (ecnebicede “hustle” diye geçen ve tam karşılığı olmayan) ve hücumda hızlı ve etkili top paylaşımı. Galatasaray’ın en yoğun sıkıntı yaşadığı nokta da son bahsettiğim top paylaşımı konusuydu. Çünkü top paylaşımını esas efektif hale getiren öğe dribbling/pas sistemidir. Rakibi ekarte edip doğru pası çıkarttığınız zaman hücumun %60’ını bitirirsiniz. Bu geçen sene bir türlü çözülemeyen hastalığın panzehirini Jamon Lucas Gordon ile buldu Galatasaray M.P. Hem potaya gidebilen ve gittiğinde bitirebilen, hem de oyun kurup pas dağıtımını “istikrarlı” olarak iyi yapan bir adam Gordon. Hatta bunların yanında potaya sırtı dönük oynayıp sayı üretebilmesi de tatlının üzerindeki kaymak gibi. Kısacası takımın hücum repertuarını tek başına bile bir kademe yükseltiyor.

Galatasaray sezona, hazırlık dönemine çok erken başlamasının etkisiyle çatır çatır girdi. Bu durumun bir nedeni aslında rakiplerinin onlar kadar hazır olmamasıydı. Çünkü aslına bakacak olursak takım içi roller tam olarak belirlenmiş ve oturmuş değildi. Neyse gel zaman git zaman bu sefer sezonu erken açmanın handikapı etkisini gösterdi ve yorgunlukla beraber takım düşüşe geçti. Çok normal bir süreç. Yalnız bu performans düşüklüğü esnasında demin bahsettiğim sezon içi belirlenememiş bazı dinamikler daha keskin bir hale geldi. Örneğin savunmada ciddi şekilde aksayan, reboundlarda fazla bir varlık gösteremeyen (hele ki Andric ile yan yana oynadıklarında ciddi bir zaaf ortaya çıkıyordu), hücumda ise istikrarlı bir katkı veremeyen Darius Songaila ile yollar ayrıldı. Geç kalınmış bir hareket olarak da görülüp değerlendirilebilir. Keza ben de öyle düşünüyorum. Litvanya’lı oyuncunun yerine Hemofarm’dan Boris Savoviç alınsa da dakikaları kapan ve iyi değerlendiren adam Cevher Özer oldu. Cevher’in sezon içerisinde özellikle de Euroleague maçlarında gördüğümüz özgüven sıkıntısı bu gelişmeyle beraber minimize edildi. Keza şu dönemde çok ciddi ve ihtiyaç duyulan bir katkı veriyor Cevher. Dış şut istikrarını koruyabilirse, rotasyonun kesinlikle değişilmez oyuncularından biri olabilir. Yalnız 4 numaralardan bahsetmişken, Oktay Mahmuti’ye az sayıda yönelttiğim eleştirilerimden birine de yer vermem gerekiyor. Ne yazık ki, koçun 4 numara rotasyonuyla ilgili ciddi bir “oyuncuyu unutma” sıkıntısı var. Örneğin maçlara Savoviç başlıyor ve normal rotasyonunda oyundan alınıyor. Ancak çok iyi bir başlangıç yaptıktan sonra (ki çok da sık olmuyor), en az 10 dakika hiç oyuna girmiyor. Böylelikle soğuyor ve girdiğinde kaldığı yerden devam edemiyor. Aynı sıkıntıyı Songaila da uzun süre yaşadı.



Ancak takım çarkının dişlileri arasında çıtırt diye yerine oturan en önemli değişiklik Lakovic özelinde oldu. “Takımın lideri” rolü için transfer edilen Lakovic 1-2 ay boyunca bu konuda çok ciddi sıkıntı yaşadı. Elinden gelen her şeyi yapsa da fiziksel olarak üst düzey olmaması, onun takımı taşımasına engel oldu. Galatasaray’ın ve Mahmuti’nin Lakovic’ten bu yapamadığı liderlikte ısrar etmeyerek “takımın bir parçası”na dönüştürmesi çok önemli bir gelişme oldu. Bu değişimi yukarıda Galatasaray’a benzettiğim Philadelphia 76’ers’da çok verimli bir şekilde Andre Iguodala’da uyguladı. Bu anlamda da benzeştirebiliriz iki takımı. Ancak Galatasaray’da şu an bu saha içi liderlik rolüne Lucas Gordon soyunmuş durumda ve şimdiye kadar da çok başarılı bir şekilde bu işini yürütüyor.

Takım savunması Galatasaray’ın kilit noktası, olmazsa olmazı. O yüzden ne olursa olsun savunma direncini ve topa baskıyı üst düzeyde tutmak zorunda Mahmuti’nin öğrencileri. Josh Shipp (takımın görünmez kahramanı) ve Jamon Lucas Gordon aynı anda sahada olduğu zaman gözle görülür bir fark oluyor savunma hattında. Ancak yepyeni bir savunma gücü ortaya çıktı bu sene. 21 yaşındaki alt yapı ürünü Hüseyin Göksenin Köksal.. Savunduğu oyuncunun üzerine adeta kâbus gibi çöküyor ve kim olursa olsun rahat adım attırmıyor. Hücumunun da üzerine koyarak devam edebilirse, ki her geçen maç daha iyiye gittiğini düşünüyorum, son derece değerli bir oyuncu olabilir.

Şahsi olarak Boris Savoviç’in geldiğinden beri ortaya koyduğu oyundan çok tatmin olmuş değilim. Ancak kendisini çok fazla gösteremedi henüz. Bu anlamda erken bir yargıya varmak istemem ama şu haliyle üst düzey bir "Euroleague serüveninin oyuncusu" gömleğinin kendisine büyük geldiğini düşünüyorum. Cevher’in şu sıralar yakaladığı form grafiğinin yüksek olması 4 numarada sorun olmadığı anlamına gelmiyor. Özellikle de Preston Shumpert serbest düşüşe geçmiş durumdayken. Gerçekten hiç ama hiç iyi bir durumda değil. Hâlbuki geçtiğimiz sezon ligde şampiyonluk mücadelesi veren takımın baş skoreriydi. Halide Edip Adıvar’ın çok önemli bir sözü vardır; “Gecenin en karanlık olduğu an, gün doğuşunun en yakın olduğu zamandır” der, Shumpert özelinde söylemek için büyük bir söz oldu ama kısacası performansını yukarılara çekmesi gerekiyor.



Biraz da Galatasaray’ın başarıyı kalıcı hale getirme amaçlı yaptığı gençlik yatırımlarından bahsedelim. Furkan’ı artık yakından tanıyoruz ve biliyoruz. Çok detaylı bahsetmesem de, mutlaka ve mutlaka çember çevresindeki bitiriciliğini geliştirmek zorunda olduğunu söyleyelim. Reboundlarda çok başarılı ve özverili ancak kendisini bir üst seviyenin oyuncusu yapacak olan şey hücum gücü. Çok genç ve potansiyelli bir isim, bu nedenle boyalı alan hücumunu geliştireceğine şüphem yok. Bir diğer heyecan verici genç oyuncu ise Karşıyaka’da kiralık forma giyen İlkan Karaman. Türk oyuncuların muhtemelen %95’inde görmediğimiz bir atletik yapıya sahip. Reboundların peşini bırakmayan, hareketli ve dinamik bir oyuncu. Orta mesafe şutuna biraz daha özen gösterirse önümüzdeki sene Sarı-Kırmızılılarda değerli bir yere sahip olacaktır. İlkan konusu açılmışken, sistemi ve hedefi olan takımlarda kiralık olarak süre almanın genç oyuncularda ne denli bir bulunmaz nimet olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Şimdiye kadar görünen o ki, İlkan bu şansı son derece iyi kullanıyor. Bir diğer kiralık verilmiş oyuncu ise Antalya’da forma giyen Melih. Melih ile ilgili düşüncem İlkan kadar pozitif değil. Sadece dış şut çekmeye konsantre olmak diğer yönlerini geliştirmesine engel oldu. Onun şimdiki görünümünün üzerine koymaması durumunda önümüzdeki sezon da kiralık verilmesi benim açımdan sürpriz olmaz.

Galatasaray’ın bütün saha içi eforlarının yanında aldığı inanılmaz da bir taraftar desteği var. Hani bir laf vardır; “iyi savunma iyi hücumu da beraberinde getirir” diye. İyi ve sağlam bir takım da aynı karakterdeki taraftarı beraberinde getirir. Özellikle Euroleague maçlarında yaratılan atmosfer ve takıma sağlanan itici güç muazzam. Çeşitli görsel şovlarla da bu atmosferleri şahlandırıyorlar. Oktay Mahmuti’nin de birçok demecinde bahsettiği gibi taraftar artık bu takımın bir parçası. Beraberce başarıya yürüyorlar ve “son topa kadar” savaşlarını sürdürüyorlar. Bize de takdir ve tebrik etmek düşüyor.

Uzuncana ve detaylıca bir değerlendirme oldu bu sefer. Dilim döndüğünce düşündüklerimi aktarmaya çalıştım ki yine de unuttuğum bazı noktalar vardır. Doğru yönetilen bir spor branşı bulmanın zor olduğu günlerde Hakan Üstünberk'in fitilini ateşlediği Galatasaray Medical Park basketbol takımı saygı duyulmayı hakediyor. Yolun açık olsun Galatasaray ve Oktay Mahmuti..

1 yorum:

  1. Gordon = 'Dala
    Lakovic = Luuuu
    Shipp = Turner
    Andric = 1/2 * Hawes
    Shumpert = Teduuuuzz
    Furkan = 1/2 * E.Brand
    Savovic = Who the fuck is this guy?!
    Songaila = Nocioni
    Tutku acik + Ender Arslan = 1/10 * Jruth

    YanıtlaSil