3 Ekim 2012 Çarşamba

Galatasaray - Braga Maçı ve Daha Fazlası




Fikstür çekildiği anda kaynamaya başlamıştı goygoy kazanı. "Braga'yı Braga'da, Cluj'u Cluj'da!" diyordu havaya girmiş optimist taraftarlar. Oysa ki bu platform, hiç bir zaman işlerin kağıt üzerindeki kadar kolay olmadığı bir platform. Bu platform UEFA zaferinin geldiği sene bile gruptan çıkılamamış bir platform. Burası Şampiyonlar Ligi ve şakaya gelmez.

Sinyalleri okuyabilenler için Şampiyonlar Ligi'nin sıkıntılı geçeceği görülebiliyordu. Geçen sezonun şampiyon kadrosunun zaaf bölgelerine ciddi takviyeler yapılmıştı yapılmasına ama bu oyuncuların "uyum" potasında erimesi gerekiyordu. Geçen sene "takım oyunu" ile başarıya ulaşmış olan Galatasaray'da, yeni katılan oyunculardan beklenti fazlaydı. Mevcut iyi performansı sürdürüp, üzerine bu takviyelerle daha yüksek seviyelere çıkması beklenen Galatasaray'da, görüyoruz ki yeni silahlar başarıyı getiren doğruları törpüledi. Neydi bu doğrular? Her şeyden önce savunma ve yardımlaşma.

Yıllar sonra Şampiyonlar Ligine katılan taraftar haklı olarak büyük bir coşku ile Avrupa serüvenine giriş yaptı. Galatasaray da o coşkuya denk düşecek bir mücadelenin sonunda, Old Trafford'dan puansız dönerken, taraftarın umutları sönmek yerine yeşeriyordu. Fakat takım esas darbeyi dün akşam Türk Telekom Arena'da Braga karşısında aldı. Şüphesiz ki, çok önemli bir maçtı. Gruptaki esas rakip olarak görülen Braga'yı yenemiyorsak bile yenilmememiz gerekirdi ama olmadı. 



Bu maçta tekrar görüldü ki, Galatasaray'ın en büyük kabusu kapanan takımları açmak. Manchester United kapanmıyordu ve kora kor mücadele oldu, Braga kapandı, sonuç ortada. Aslında geçen sene de bu sorun vardı ve bir anlamda çözüm için hak ettiğinden fazla bir fiyata Amrabat transfer edildi. Şimdi görüyoruz ki, saman alevi gibi ara sıra parlasa da Amrabat en azından şu an için bu derde derman değil. Kapalı rakip savunmayı açamazken, öte yandan savunmadaki vurdum duymazlığından takıma negatif etki ediyor. Hakkını vereyim, bence muazzam bir orta tekniğine gayet iyi de bir şut tekniğine sahip. Fakat bu yeteneklerini kendi için değil takım için sergilemeye başladığı zaman takdir ederim.

Galatasaray'ın bir başka ciddi zaafı top ile hızlı olamaması. Türkiye sınırları dışında ciddi bir sorun bu. Melo - Selçuk ikilisinin geçen sezonu mumla aratması, pas trafiğindeki ritmi çok aşağılara çekiyor. Top sağdan sola dönene kadar zaten rakip savunma yerleşmiş oluyor. Bu tarz sıkışma anlarında topu alıp sürerek takımı hücuma kaldıracak bir isim lazım. Geçtiğimiz sezon bu işi Melo çok iyi yapıyordu ama bu sezon tek kelimeyle dökülüyor. Hal böyle olunca kağıt üzerinde %65 top Galatasaray'da, icraat? Orası sıkıntı.

Selçuk İnan'a kısa bir paragraf açmam lazım. Geçen seneki oyunuyla beni tek kelimeyle hayran bırakmıştı yıldız oyuncu. Ne yazık ki bu sene bir kaç vites düşük oynuyor. Melo'nun kötü olması Selçuk'u da kötü etkiliyor eyvallah ama takımın saha içindeki kumandanı bu kadar düşmemeli. Geçen sene gördüğü yerden kaleyi döven Selçuk gitmiş, sorumluluk almaktan çekinen bir adam gelmiş. Öte yandan Galatasaray takımı serbest vuruş kazandıysa ve Selçuk İnan sahadaysa, o topu Emre Çolak kullanmamalı. Geçen sene Selçuk'un yan toplarının ne kadar üretken olduğu ortadayken, neden her topun başına Çolak geçer anlamak mümkün değil.



Braga maçına değinmişken Eboue ve Muslera'dan da söz etmeden geçemem. Galatasaray'ın sahada varlık gösteren yegane neferleriydiler. İkisi de bu seviyenin oyuncuları olduğunu kanıtlıyor. Eboue'nin şanssızlığı bu maç önünde bir başka bu seviyenin oyuncusu Hamit'in oynayamamış olması diyebiliriz. Mağlubiyeti Hamit'in yokluğuna bağlamak kolaya kaçmak olur ama o olsaydı Galatasaray'ın daha aktif olabileceğine eminim. 

Aslında tek tek oyuncuların performanslarına bağlı kalmamak lazım. Çünkü Galatasaray dün gerçekten etkisizdi. Ne seyircide o beklediğim coşku patlamasını görebildim, ne de oyuncularda. Fatih Terim'in kenardaki hırsını sahadaki topçularda görmeyi beklerdim açıkçası. Demek değildir ki, sahadakiler mücadele etmedi. Aksine ellerinden geleni yaptılar ama insan yıllar sonra evinde oynanılan ilk Şampiyonlar Ligi maçında dozu daha yüksek bir hırs görmek istiyor.

Unutulmasın ki, Avrupa'da başarı bir süreç işidir. Yetenekli kadroların, bir takım olmayı başarabilmeleriyle gerçekleşir. Bir anlamda yenile yenile yenmeyi öğrenirsin. Galatasaray'ın artık önünde birbirinden önemli iki Cluj maçı var. Galatasaray hatalarından ders çıkartmalı ve kesinlikle çok iyi çalışmalı. Henüz gruptan çıkmak için çok fazla bir şey kaybedilmiş değil. Ancak hata yapma lüksü kalmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder