28 Ocak 2013 Pazartesi

Ders: Marka Yaratmak, Profesör: Ünal Aysal



Çok farklı, çok Avrupai bir adam Ünal Aysal. Türk futbolu için yepyeni bir karakter, yepyeni anlayış. Kendi deyişiyle o "futboldan anlamaz", o "futbolu bilenleri yönetmekten anlar". Modern şirket ve dolayısıyla kulüp yönetimi de bu metodolojiye dayanmalıdır zaten. Kimse her konuda ehil olamaz. Maharet, belli başlı konularda ehil olanları doğru bir sistem içinde yönetebilmektir. Başkan, sistemin doğru yürümesini sağlamakla, o kuruma liderlik etmekle ve bir vizyon koymakla yükümlüdür. Ünal Aysal öyle bir vizyon, öyle bir hedef koydu ki, millet olarak ağzımız açık kaldı.

Aslında göreve geldiğinde "amacımız Avrupa'nın ilk 10 kulübü arasına girmek ve orada kalıcı olmaktır." diyerek hedefi göstermiş ama yıllardır boş vaatlerle uyutulmuş Galatasaray taraftarını çok da inandıramamıştı. Ne vaatler ne sözler duydu bu kulaklar geçen yıllar içinde... Sadece Galatasaray da değil, her Türk kulübünden. Sonuç ise hemen her zaman hüsran oldu. En büyük hata büyük resmi görememekti belki de. Bir yere konsantre olurken, diğer alanları boşlamaktı. Bu durumun baş sebebi de "anti-kurumsal" yapıydı ki, Ünal Aysal'ın düzeltilecekler listesinin başındaki madde oldu. Herkes kendi işini yaparsa, hatalar minimize edilirdi.

Galatasaray gibi çok sesli bir camiada bu yapıyı oturtmak kolay değil. Hem de hiç kolay değil. Keza belli başlı sorunlar baş gösterdi. Adnan Öztürk gerginliği olsun, Bülent Tulun gerginliği olsun, "eleman" gerginliği olsun. Hak verirsiniz veya hatalı bulursunuz ama şunu söylemek gerekir ki; ne zaman otoriteyi tehdit edecek bir durum oluştu, Ünal Aysal tavrını koydu. Yeri geldi "Adnan Öztürk anlaşamıyorsa istifa edebilecek kadar medeni bir insandır." dedi, yeri geldi Fatih Terim'e "Galatasaray'ın elemanı" dedi. Terim'e karşı yapılan bu söylemi ben de eleştirdim ama ben 20'li yaşların ortasına gelen bir Galatasaraylıyım, Ünal Aysal ise yöneticiliğin piri. Bu çıkışları gerekli gördüğü zaman yaptı ama hep kendi işine baktı ki bu takdir edilmeli.

Wesley Sneijder ve Didier Drogba... An itibariyle bütün dünyada Galatasaray konuşuluyor. Hele İngilizler kudurmuş durumda. Öyle ki, Chelsea taraftarlarının sosyal medyada "Para futbolu ne hale getirdi!" yazdığını bile gördüm. Chelsea taraftarları... İronik... Twitter'da şöyle bir dolaşırsanız yabancıların biraz daha ileri gidip Galatasaray'ı Şampiyonlar Ligine aday gösterdiklerini bile görürsünüz. İşte böyle bir hava yarattı Ünal Aysal. İki sene önce Karpaty Lviv'e elenip UEFA Avrupa Liginden elenen takım... 

Ünal Aysal muazzam bir iş adamı gerçekten. Pazarda bir fırsat yakaladığı anda hamlesini yapıyor. Büyük düşünüyor ve büyük risklere giriyor. Ancak riskleri doğru analiz etmek gerek ki, bu hesaplar da fazlasıyla yapılmıştır. Galatasaray'ın büyük bir pazar ve taraftar gücü var. Artık eskisi gibi 20 bin kombine satılmıyor, Türk Telekom Arena para basıyor ve GSStore ayak uydurmaya çalışıyor. Son bilanço rakamlarına göre Store'un geliri geçen sezona göre üç katına yükselmiş, ki Sneijder ve Drogba etkisiyle uçacağını düşünebiliriz. Yani bunlar hep hesap kitap işleri, öyle rast gele transfer yapılmıyor.

Ünal Aysal Galatasaray için büyük bir şans. Dibe vurmuş bir takımı alıp şaha kaldırdı ve şu an ulaştığı konuma getirdi. Bundan sonra yapılacak şey bu yatırımların nasıl sonuç vereceğini beklemek. 

Didier Drogba Galatasaray'da



Vay anasını. Şu son iki haftada yaşanılanlara inanmak zor gerçekten. Kim derdi Wesley Sneijder ile Didier Drogba aynı transfer döneminde Galatasaray'ın yolunu tutacak. Drogba benim için çok özel bir isim. "Target Man" forvet türünün mitolojide tanrısal bir formu oluşursa, o karakter Didier Drogba'dır. "Güçlü ve fizikli adam kazma olur" yanlış mantığını tuvalete atıp, sifonu çeken bir arkadaş.

Galatasaray'ın Drogba'ya ihtiyacı yok yanlışına düşmemek lazım. Sene başından beri konuşuyoruz, Galatasaray'ın santrforları ileride top tutmakta sıkıntı yaşıyor, fazlasıyla rakip savunmanın çizgisinde bekliyor diye. Öte yandan istatistiksel gerçekler var karşımızda. Şampiyonlar Liginde atılan yedi golün altısında Burak'ın adı varken, Umut'un kaçırdığı goller hafızalardan silinmemişken, nasıl ihtiyaç yok yahu?

İşin doğrusu ben de bu dönemde bir santrfor transferi beklemiyordum. Bir stoper alınır ve transfer kapatılır diyordum ama ibre Drogba'ya döndü. Şurası kesin, Galatasaray herhangi bir eksik olduğunda savunmada sıkıntı yaşayacak. Ancak Drogba takımı değiştirecek, direkt etki edecek bir adam. Başlı başına bir silah, hatta silah ne demek, bir tank. 

Ünal Aysal'ın projesi çok büyükmüş, yavaş yavaş anlıyoruz. Hiç birimizin alışık olmadığı bir durum bu. Yatırım büyük, hedef de büyük. Drogba da bu hedefe götürebilecek yıldızlardan biri. Şimdilik bu kadar yazalım, taktiksel değişim ve özlemle beklediğim 4-3-1-2 formasyonuyla ilgili düşüncelerimi ayrıca paylaşacağım.

26 Ocak 2013 Cumartesi

Emiliano Insua Atletico Madrid'de



Sneijder, Drogba, Belhanda, Dentinho derken gözden kaçmış. Kısa bir süre ülkemize de gelen Emiliano Insua Arda Turan'ın ve Emre Belözoğlu'nun takım arkadaşı olmuş. Bana kalırsa hiç kıymeti bilinmeyen biriydi Insua. Kriz dönemi Galatasaray'ında Hagi'nin "Ben kiralık oyuncu istemem, Galatasaray'ın oyuncu olacak" söylemleri arasında forma şansı bulmakta zorlanmış ve yitip gitmiş bir değerdi Arjantinli. Oynadığında fena performans da göstermiyordu ama iyi sol bek bulmanın bu kadar zor olduğu bir dönemde 22 yaşında düşük maliyetli bir Insua son derece güzel bir hamle gibi gözüküyordu. Lakin bonservisi alınmadı ve buradaki hikayesi bitti delikanlının.

Sporting Lizbon'a gittiğinde adını duymaya devam ettik ve Portekiz'de kendini buldu. 2 sezondur gösterdiği performans neticesinde La Liga'nın kapıları kendisi için açılmış. Hem de Atletico Madrid gibi son iki sezonun en başarılı kulüplerinden birine. Başarısını devam ettirmesini dileyelim, kendisini severiz.

22 Ocak 2013 Salı

22.01.2013 Galatasaray Üniversitesi



Kayıtlara geçsin. Bugün Galatasaray camiası üç önemli olay yaşadı:

1) Wesley Sneijder'in imzası
2) David Hawkins'in yasaklı madde testi 
3) Galatasaray Üniversitesinin cayır cayır yanması

Yarından sonra hala Sneijder'in heyecanı yaşanacak, kimileri Hawkins'e küfredecek kimleri sahip çıkacak. Umarım birileri de son şıkkı unutmayacak. Galatasaray Üniversitesi mezunlarının, öğrencilerinin unutmayacağına eminim. O kadar çabuk unutuluyor ki her şey, geri kalan kimseden değilim.

Bir tarih yandı bugün. Unutulanları hatırlattı bugün. Boğaz'ı çevreleyen tarihe bir darbe daha indi bugün. Galatasaray Üniversitesi sadece Galatasaraylıların değil, İstanbul'un, Türkiye'nin değeridir. Adında Galatasaray geçiyor diye bu duruma sevinen insanlar var. Bizden adam olmaz.

İstanbul'un göbeğinde bu kadar değerli bir binadaki yangın üç saatte nasıl kontrol altına alınamaz? Denizden müdahale yapılamaz, hava kararınca havadan müdahale yapılamaz. Yıl 2013, çok moderniz, çok ilerideyiz, ekonomi muazzam ve dahası.

Yazık gerçekten çok yazık. Takvimler 2013'e döneli 22 gün oldu, bilenip gelmiş herhalde. O tarihi binanın içinde barınan yüzlerce yıllık binlerce tarihi eser artık yok. Değiştirilemez olan bu. Bu durumu engelleyemeyerek kendi çocuklarımıza karşı suç işledik.

Wesley Sneijder'in Maliyeti



Kimileri tarafından en az imzası kadar merakla beklenen sayılar belli oldu. Galatasaray, KAP'a gönderdiği açıklamayla beraber Hollandalının maliyetini yorumlara açmış oldu.

Özetle;
Bonservis: 7.5 milyon avro
Senelik ücret: 3.2 milyon (sabit) + 500 bin (maç başı) + 1.3 milyon imza taksiti = 5 milyon avro

7.5 milyon avro bonservis bedeli son derece uygun. Hele ki, Sneijder'in yarısı etmeyecek kalitedeki oyuncuların hangi bedellerle transfer yaptığını düşünecek olursak bu miktara laf etmek kötü niyetlilik olur. Çok uzağa gitmeyelim, daha bu sene Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Amrabat ve Krasic transferlerini hatırlayalım, yeter. 

Senelik ücret ise benim tahmin ettiğim seviyelerde. Sneijder kalitesindeki bir oyuncuyu  kadroya katıyorsanız bu miktarları gözden çıkartacaksınız. Bunun başka yolu yok. "Takım içi dengeleri bozar", yok abi bozmaz hiç bir şey olmaz. Bir oyuncu gelir, yanında oynadıklarının iki katı kadar para alıp onlar kadar mücadele etmez, katkı vermezse her türlü takım içi denge bozulur. Ancak Sneijder böyle bir karakter değil. Tam bir kuzey profesyoneli. İşini layıkıyla yapar ve mücadelecidir. Sahaya çıktığında herkes elinden geleni yapıyorsa ve parasının hakkını veriyorsa, kimin ne kadar aldığı hiç bir sorun yaratmaz. Bunu böyle düşünmek lazım.

Sneijder'in parasını çıkartması goygoylandığı kadar zor değil. Galatasaray ve Fenerbahçe'nin finansal gücünün farkında olmak lazım. Senede 40 bin kombine satan sırf memleket içinde 15'er 20'şer milyon taraftarı olan iki kulüpten bahsediyoruz. Beşiktaş'ın Demirören sonrası finansal durumu pek iç açıcı olmadığından, o yüzden onu şu anki tabloda bu değerlendirmenin dışında bırakıyorum (yeni stadla beraber BJK'nin geliri de hatırı sayılır şekilde yükselecek). Sneijder'in transfer olduğu ilk gün getirdiği forma geliri 300 bin lira desem neden bahsettiğim biraz daha net anlaşılabilir diye tahmin ediyorum. Bugün çıkan haberlere göre 60 bin Sneijder forması basılıyormuş. Bunlar az buz miktarlar değil, 90 ile 120 lira arası değişen forma fiyatlarını da unutmayalım. Forma satışı bir yana, kalitesi her geçen dönem yükselen bu takım için kombinelere 150-350 lira zam yapmak demek aşağı yukarı senelik 10 milyon lira ekstra gelir demek. Wesley'nin etkisiyle artacak futbol gelirleri, sponsporluk, yurt dışı satışlar, reklam gelirleri gibi kalemleri hiç dahil etmedik bile. Ben Sneijder yatırımını son derece mantıklı bir hamle olarak değerlendiriyorum ve yönetimi bir kez daha tebrik ediyorum.

21 Ocak 2013 Pazartesi

Şampiyonlar Ligi Pastasının Portakalı: Wesley Sneijder!



Nihayet bitti, önce derin bir nefes alalım, motorumuzu soğutalım. Artık Wesley Sneijder Galatasaray'da. Modern futbolun sayılı maestrolarından biri bizim topraklara geliyor ve henüz sonbaharına girmemişken. Total futbol denilince Barcelona ile beraber akla gelen ilk takım olan Hollanda Milli Takımının oyun kurucusunu almak, kolay iş değil. Emeği geçen herkese helal olsun. Herkese helal olsun ama arslan payını geldiği ilk günden beri vizyonuyla çıtayı bizim kulüplerimizde görülmemiş bir yere koyan Ünal Aysal'ın. Tavrını, özellikle de Fatih Terim'e karşı olan tavrı eleştirilebilir ama kendisi çok büyük bir iş adamı. Karşısına çıkan fırsatları muazzam değerlendirebilen bir yönetici. Galatasaray için çok büyük şans.

Wesley Sneijder, üzerine sistem kurulacak bir beyin. Bu transferi daha da önemli hale getiren durumlardan biri de Rijkaard dönemindeki gibi alınan yıldızın Mustafa Sarp ve Barış'ın önünde oynamayacağı. Beraber büyüyen, beraber yükselen bir orta sahanın en parlak yıldızı olacak Sneijder. Onun varlığı takım arkadaşlarına daha fazla hareket imkanı sağlayacak. Rakibin ilgisini büyük ölçüde üzerine çekince hem Selçuk hem Melo hem Hamit daha rahat oynayacak. Hani konuşulmaya başlandı ya, "Selçuk sıkıntı yaratabilir" diye, baştan söyleyeyim "Hayır, yaratmaz.". Selçuk'un omzundaki yük bir anda yarı yarıya azalacak ve bununla beraber verimi de yükselecek. Ayrıca Selçuk'un bir oyun kurucu olduğu doğru ama forvet arkasında oynayan ve "10" numara diye tabir ettiğimiz türden bir oyuncu değil. Aslında tam olarak da Sneijder'in tamamlayıcısı bana göre. Saha içinde çok iyi anlaşacaklarını tahmin ediyorum.

Sneijder'in yanında oynadığı takım arkadaşlarına katma değer yaratan bir isim olduğundan bahsediyoruz. Onun gelişinden en çok etkilenecek oyuncu Selçuk olsa da, takımın geneli farklı bir seviyeye yükselecek. Burak gibi sürekli forvet arkasına koşu yapan bir forvet için bulunmaz nimet Wesley. Ya da Amrabat'ı düşünelim. Orta sahada Selçuk ve Sneijder gibi iki önemli tehdit varken, Faslı oyuncu kanatta daha çok bire birler yakalayacak ve yeteneklerini sergileme şansı bulacak. Pas trafiğinin daha kaliteli olması savunmayı bile rahatlatacak, geriden top çıkartmaya çalışırken daha çok alternatif bulunacak. Böyle bir isme sahip olmanın getirileri saymakla bitmez desek yanlış olmaz. Bakalım Hamit, bu değişime nasıl reaksiyon verecek. Artık onun da Sneijder'in gelişiyle beraber formunu yükseltmesi lazım.

Şöyle bir hücum hattını gözümüzün önüne getirelim. Amrabat - Selçuk - Sneijder - Hamit ve Burak. Bu adamların ilk bakışta çok net görülebilecek bir ortak özellikleri var; şut tehdidi. Bu tarz oyuncuların varlığı sıkışan oyunları açmak için de değerli bir silah. Bir diğer ağır silah ise duran toplar. Herkes frikikleri kim atacak tartışması yapıyor ama bence gözden kaçan bir şey var. Selçuk muazzam bir frikikçi ama aynı ölçüde bir korner kullanıcısı değil. Sneijder'in varlığı yıllardır sıkıntısı çekilen "ön direk" kaosunu da silip atabilir. Duran topları uzaklığa göre paylaşacaklardır ama Wesley'nin kornerlerde yaratacağı tehdit daha büyük katma değer olacak.

Sneijder'in transferi bence muazzam bir fırsatçılık ve yönetim başarısı. Şu an alınabilecek en uygun durumdayken 3.5 senelik imza attırmak çok önemli. Neden? Tamam, Sneijder bir süredir düzenli futbol oynamıyor ve formu şu an yüksek olmayabilir. Keza bu sezon kalitesinin altında da kalabilir ama Galatasaray bu kontrat ile bu oyuncudan 4 sezon faydalanmayı garanti altına alıyor. Uzun vadeli düşünülünce transferin değeri daha net anlaşılabiliyor. Gittiği her takımda başarılı olan bir oyuncudan bahsediyoruz. Galatasaray'ı Şampiyonlar Ligi'nde taşıyabilecek düzeyde bir yıldız olduğuna da şüphe yok. 

Artık hayırlı ve sakatlıktan uzak olsun demenin vaktidir. Wesley Sneijder'in transferini bütün dünya konuşuyor (abartı ya da şaka değil). Ünal Aysal'ın Galatasaray'a koyduğu vizyon Avrupa'nın en büyük takımlarının arasına girmek ve kalıcı olmak. Bu doğrultuda da yatırımlar yapılıyor. Her yatırım risklerini beraberinde getirir ama unutmayalım ki doğru riskleri almak büyük başarılara giden kapıları da açar. Sneijder de büyük başarıya götürebilecek bir yatırımdır.

20 Ocak 2013 Pazar

Hoş geldin Björn Vleminckx!


Görünen o ki, adını nasıl telaffuz ederseniz edin, bu ismi bileceksiniz; Björn Vleminckx. Gençlerbirliği'nin yeni transferi Vleminckx daha ilk maçında Antalyaspor karşısında 4 gole imza attı. Evde değildim maçı izleyemedim ama gelir gelmez geniş özete kilitlenmiş buldum kendimi. Çok faydalı olacak bir görüntüsü var Belçikalının. Gösterişsiz ama tehlikeli olan forvetlerden. 

"Golü kokluyor" ve "Fırsatçı" söylemleri Vleminckx için çok uygun. Sürekli arıyor, sürekli top istiyor, koşu yapıyor. Şöyle bir gollerine bakalım. İlk golde Hurşut daha topa dokunur dokunmaz tehlike bölgesine koşusuna başlıyor Belçikalı ve bunun karşılığını golle alıyor. İkinci golde de fırsatçılığının karşılığını boş kaleye kafayı vurmakla alıyor. Açık ara en güzel golü üçüncü gol, havadan gelen uzun topu göğsünde yumuşatıp ayağının üzeriyle kaleciyi avlıyor. Topa nasıl vuracağını biliyor olması önemli avantaj. Son golünde ise hava toplarındaki etkisini görüyoruz. Kısacası oldukça tehlikeli bir "golcü". 

Kötü maçları da olacaktır. Keza dediğim gibi gösterişli bir forvet değil, öyle topu alıp uzun mesafeleri kat edecek ve adam eksiltecek bir yapısı yok. Ancak şu kesin ki, rakip kim olursa olsun onun ceza sahası çevresindeki varlığı savunmaları sürekli tedirgin edecek. Çünkü en önemli özelliklerinden biri hatayı affetmemek olacak gibi görünüyor. Jardel ekolünden bir topçuyla karşı karşıyayız. Lige böyle isimlerin gelmesi hoş oluyor, yeni heyecanlar yaratıyor. Hoş geldin Belçikalı, hoş geldin Björn Vleminckx. (Son seferde ismini bir yere bakmadan yazabildim, bu da bir gelişmedir.)

9 Ocak 2013 Çarşamba

Wesley Sneijder ve Galatasaray...


Wesley Sneijder çok büyük bir kalite, çok büyük bir yetenek. Modern futbolun oyun kurucusu. Hem o eski 10 numaraların kıvamında, hem de o kadar tek yönlü değil. Quaresma da Türkiye sınırlarına adım attığı zaman öz geçmişi göz alıyordu ama bu transferleri bağdaştırmak zor. Wesley Sneijder Quaresma gibi "kendine müslüman" bir futbolcu tipi değil, efektif, takımına katma değer katan ve fark yaratan bir isim. Bir yerlerde Quaresma ile Sneijder'in kıyaslandığını gördüm de, yok yani, kıyaslanacak oyuncu türleri değil.

Sneijder tam futbolunun olgunluk çağını yaşayacağı döneme giriyor. Henüz 28 yaşında ve önünde üst düzey futbol oynayabileceği nereden baksan dört - beş senesi var. Daha iki sene önce Ballon D'or ödülüne aday gösterilmiş bir kalite Wesley Sneijder. Geçen sene Manchester United'ın özellikle istediği bir isim...

Massimo Moratti, Sneijder'in transferi için Galatasaray'ın teklifini kabul ettiğini açıkladı ve topu Wesley'e attı. Hollandalı yıldız Inter'den "net" aşağı yukarı 4 milyon avro civarı bir miktar alıyor. Ünal Aysal'ın çabası bu miktarlara bu işi bitirmek yönünde. Bonservis miktarı olarak 6 yada 8 milyon avro deniliyor, ki bence gayet iyi bir fiyat. Bu konuşulan ücretlerle bu transfer nihayete erdirilebilirse benim açımdan muazzam bir iş olur.

Sneijder'in eşi "İstanbul çok güzel bir şehir, Türkiye'yi seviyorum" diyor, başkanı "Galatasaray'la anlaştık" diyor... Daha önce Fenerbahçe ile adı anılırken de yazmıştım "İhtimali bile fantastik" diye, yine öyle düşünüyorum. Resmi bir açıklama gelirse taktik / teknik katkılarıyla ilgili uzun uzun yazılar yazıp, methiyeler düzeriz keyifle, şimdilik burada bitirelim.

8 Ocak 2013 Salı

Quaresma aradığı parayı buldu !


Beşiktaş'taki akıbeti aylar boyunca belirsizliğini koruyan, ancak devre arasında alacaklarına karşılık sözleşmesini fesheden Ricardo Quaresma, nam-ı diğer Q7, geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan'ın Al-Ahli kulübünde para kazanmaya (ve futbol kariyerine devam etmeye) karar vermiş oldu.

Hatırlayalım, basında Quaresma'nın adı sık sık Porto ve özellikle de Galatasaray ile anılmaktaydı. Açıkça belirtmem gerekirse, ben bu ihtimallerin gerçekleşeceğine başından beri çok inanmıyordum. Yıllık 3.750 milyon Euro alan ve bireysel şova dayanıklı bir oyuncunun, çok daha az paraya Porto veya Galatasaray gibi sistemli takımlara gidip takım oyununa adapte olabilmesi zor görünüyordu benim için, nitekim haklı da çıktım. Diyorlardı ya, "Fatih Terim adam ederdi Quaresma'yı biradeer", "Terim'in elinde Quaresma şov yapar ligin tozunu atardı ulaan" diye.. Dünya piyasasında çok daha göz önündeyken Jose Mourinho gibi bir hoca adam edememiş, takım oyununa adapte edememiş bu Q7'yi. Dolayısıyla yaklaşık 2 yıldır Beşiktaş'ta nispeten yatmaya alışmış ve 3.750milyon Euro kazanan bir oyuncudan bu verimi beklemek hayalcilik olurdu diye düşünmekteyim.

Quaresma'nın Al-Ahli transferinde de görüldüğü üzere, bu denli şöhretli oyuncular ne yazık ki ülkemizi Katar öncesi son durak olarak görmekte. Bizim de kulüpler olarak bu tip oyunculara dünyanın parasını ödemek konusunda üstümüze yok, asıl üzücü olan şey de bu zaten. Düzgün bir scout sistemi kurup düşük maliyetli, genç, başarıya aç futbolcu bulan 1 tane kulübümüz bile yok henüz, yıl olmuş 2013. Bu kadar zor olmamalı şu scouting olayı, hala menajer önerisiyle futbolcu transfer ediyoruz milyonlarca Avro saçıp...

Bitirmeden, bu transferin hem Quaresma hem de Al-Ahli adına çok hayırlı bir transfer olduğunu düşünüyorum. Arap kulübü, bu transferle reklam gücünü arttırdı ve ülkesinde futbola olan ilgiyi arttıracak bir futbolcu transfer etmiş oldu. Quaresma ise müthiş yeteneği sayesinde rakiplerini yatırıp kaldıracağı ve çalım manyağı yapabileceği, istediği kadar "şov futbolu" oynayabileceği ve Arap sermayesinin tadını çıkarabileceği bir yere gitmiş oldu. Hayırlısı olsun, yolun açık olsun Ricardo Quaresma...

3 Ocak 2013 Perşembe

Florin Cernat'a Karadeniz Havası

 



Mustafa Denizli Rizespor'da başa geçer geçmez icraata başladı. Kısa süre önce kadronun yetersiz olduğunu ve güçlendirme gerektiğini söyleyen kurt hoca nokta bir transfer ile hesabı açtı; Florin Cernat. Rumen yıldız Süper Lig'de orta sıra mücadelesi veren her takımda oynayabilecek kapasitede bir isim. Keza benim düşünceme göre 1. lige çıkmanın en kolay ve acısız yolu iyi bir hücum hattı kurmaktan geçiyor. Kalu Uche ile 12 maçta 9 gol atan bir forvet yakalayan Rizespor, şimdi de takımın ofansif kimliğini toptan yönetecek bir oyun kurucu takıma kattılar. Çok başarılı bir hamle.

Mustafa Denizli bir şeylere inanmasa Rizespor'un başına geçmezdi. Demek ki Karadeniz ekibi gerçekten büyük düşünüyor ve bu yolda gerekli hamleleri yapmaktan çekinmiyor. Yolları açık olsun.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Cris Gitti, Hedef Ömer Toprak



Bugün akşam üstü sularında Galatasaray akranları hacca gitmiş olan Brezilyalı stoper Cris ile yollarını ayırdı. Son derece doğru bir karar. Böylelikle aşağı yukarı 600 bin dolarlık bir ücretten tasarruf edilmiş olundu. Öte yandan sene başında apar topar da olsa Cris'in alınması yanlış bir karar değildi, Ujfa'nın sakatlığının yarattığı ani oluşan krizin etkisiyle bir hamle yapmak şarttı. Malum zaman kısıtlı, alternatifler az... Böyle bir durumun sonucunda yönetim elinden gelen en iyi tercihi yapmaya çalışarak Cris'i kadroya kattı. Tecrübe unsuru ön plandaydı belki ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Uymasını beklemek de iyimserlik olurdu ama dediğim gibi ani bir hamleydi. 

Şimdi radarda iki yerli stoper var: Serdar Taşçı ve Ömer Toprak. Doğrusu tercih şansım olsa 25 yaşında yıllardır Bundesliga'da (Stuttgart'ta) düzenli forma giyen, yedek kadroyla da olsa Almanya milli takımında kaptan olarak sahaya çıkmış Serdar Taşçı'yı tercih ederdim. Genç yaşına rağmen sahip olduğu büyük tecrübe takıma önemli bir güç katardı. Ancak kendisinin sıkça sakatlanması da kafa karıştırıcı ve rahatsız edici. Hele ki, Serdar'ı Stuttgart'tan kopartmak için girilecek maddi gücü düşününce daha çok rahatsız edici oluyor. 

Diğer tarafta oyunu Serdar kadar oturmuş olmasa da yetenekli bir diğer yerli stoper var; Ömer Toprak. Aslında asıl Galatasaray'ın asıl hedefi de göründüğü kadarıyla Ömer. Milli takımda Semih'in partnerliğini yapan 23 yaşındaki Ömer'i Galatasaray'a katmak şüphesiz ki uzun vade için müthiş bir hamle olur. Özellikle de kısa süre içerisinde yabancı kontenjanının 5'e düşeceğini göz önünde bulundurursak Ömer çok ama çok değerli bir ekleme olur. 

Ömer'i Bundesliga'da çok fazla izlemedim ama denk geldikçe takip etmeye çalıştım. Alman altyapısında yetişmesinin etkileri oyununda görülebiliyor. Oyunu ve ne yapması gerektiğini biliyor ama en büyük sıkıntısı tecrübe. Genç yaşına rağmen yaşadığı ciddi sakatlıklar nedeniyle istediği seviyeye henüz gelemedi ama son iki yıldır düzenli olarak forma giyiyor. Daha iyiye gideceğine ve önümüzdeki yıllarda milli takımımıza ve hangi kulübe giderse gitsin oynadığı takıma üst düzeyde hizmet edeceğine hiç şüphem yok. Fatih Terim'in kendisine bu yolda çok yardımcı olacağı kesin.

Galatasaray yerli kadrosunu güçlendirmeye devam ediyor. Doğru da yapıyor, bakalım Ömer bu puzzle'ın sıradaki parçası olacak mı.