İki takımımızın Avrupa'nın iki kupasında çeyrek finale çıkmasının keyfi hemen kendini kura heyecanına bırakıvermişti dün akşam. Galatasaray için Malaga ve Paris Saint Germain duaları edilirken, Juventus'a da fit'iz diyorduk. Sabah bu heyecanla uyandık, ben ve benim gibi milyonlarca kişi. Kafaların futbolda olması gerçeğiyle standardın biraz dışında bir iş günü geçirirken bir şekilde saati 12 yaptık ve yemeğe indik. Yemekhanemizin yanındaki kafeteryaya kızlı erkekli kurulmamızla beraber muhabbet tekrar körüklendi. En sonunda futbol dünyasının ünlü kellerinden Mr.Infantino ekranda belirdi ve bir süre sonra Steve McManaman 'ın ellerinde Galatasaray'ın rakibi olarak kupanın büyük favorilerinden Real Madrid'i gördük. Kafeteryanın bir kısmından üzüntü tepkileri gelirken, diğer kısmı alkış tuttu ve goygoy başladı. Kısa bir hayal kırıklığının ardından, "ulan neyse" dedim, şampiyonlar ligi çeyrek finalinden bahsediyoruz zaten, kim çıkacaktı ki? Ya da şöyle söyleyeyim Malaga çıksa çok da tatmin olmayacaktım, tekrar edelim; şampiyonlar ligi çeyrek finali yahu bu.
Tabi ki turu geçmek imkansızdan hallice. Tek maç olsaydı, haydi belki de rövanşlı elemede o iş yaş. Fakat bu eşleşme kendi içerisinde güzel hikayeler barındırıyor. Transfer döneminde Didier Drogba ve Wesley Sneijder'in Galatasaray'a gelmesinde pay sahibi olan, Fatih Terim'in yakın dostu Jose Mourinho ile karşı karşıya geliyoruz. Öte yandan Sneijder ile Hamit de eski takımlarına karşı mücadele verirken Cristiano Ronaldo ile ikinci el versiyonu Burak Yılmaz da karşılaşacaklar. Öyle ya da böyle güzel ve eğlence seviyesi yüksek iki maç izleyeceğimizden hiç bir şüphem yok. Tabi ki, bu konuda Fatih Terim'e olan güvenim de çok büyük.
Bu eşleşme öyle bir eşleşme ki, hiç bir teknik taktik mevzuya girmeye gerek yok. Ronaldo diye bir topçu var, ona dikkat etmek lazım desek bebekler bile anlamasa da tebessüm eder. Galatasaray omuzlarında hiç bir yük olmadan sahaya çıkacaklar ve eminim ki kazanmak için oynayacaklar. Çünkü bilecekler ki kendilerini tüm dünyadaki futbol severler merakla izleyecek. Bu da bize bu sezon henüz göremediğimiz bir şeyi gösterecek; bu takımın gerçek potansiyeli. İşte bu son derece merakla beklediğim bir konu.
Real Madrid cephesi de Galatasaray'a saygı duyuyor. Kuranın bitimiyle beraber Jose Mourinho'nun takımın yıldızlarını ve Fatih Terim'i öven sözleri ile Karanka'nın açıklamaları bunu net bir şekilde gösteriyor. Yani Mourinho'nun da işi şansa bırakıp, herhangi bir sürprize açık kapı bırakmaya niyeti yok. Zaten öte yandan adınız Sergio Ramos veya Pepe bile olsa, üzerinize doğru koşarak gelen bir Drogba olsa, hafiften kıllanırsınız. En azından Real Madrid ile bile eşleşmiş olsak, böyle bir cümle kurabiliyoruz. Ona da şükür.
Bu tip durumlarda her zaman önemli olan imkansızı başarmak değildir. Bazen esas gereken imkansızı zorlayabilmektir. Bugünün imkansızının yarın imkanlı olabileceğini hissettirebilmektir. Yenilgiyi kabul etmeyip, mağlup olunsa bile karakter gösterebilmektir. Fatih Terim ve Aslanlarının elinde böyle bir fırsat var işte. Futbol sahnelerinin belki de en görkemlisi Santiago Bernabeu'da başlama düdüğü çaldığında görmek istediğim bu.