SWOT analizi şirketlerin durum değerlendirmesi yapmak ve bu
doğrultuda şirketi etkileyebilecek olan iç ve dış faktörleri saptamak adına
kullandığı bir yöntemdir. Ligimizde ilk yarının bitmesine 2 hafta kala, bir
SWOT analizi yapmanın Galatasaray’ın ne olup ne olmadığıyla ilgili bir resim
ortaya koyacağını düşünüyorum.
Strengths (Güçlü yanlar): Yerli çekirdek, Fatih Terim, bireysel
olarak kaliteli oyuncular,
Weaknesses(Zayıf yanlar): Savunma, takım oyunu, yabancıların
formsuzluğu,
Opportunities(Fırsatlar): Şampiyonlar Ligi etkisinde transfer
Treaths(Tehlikeler): Sakatlıklar, yanlış transfer, lig
şampiyonluğunun kaybedilmesi,
Güçlü Yanlar
“Galatasaray’ın güçlü olduğu noktalar” başlığı altında
konuşuyorsak en yukarı yazılacak iki madde çok net; Yerli çekirdeğin sağlamlığı
ve Fatih Terim. Galatasaray, 2000’li yılların ortalarından itibaren yerli
oyuncu kalitesinde ciddi bir sıkıntı yaşamaya başladı. Altyapıdan gelen
oyuncuların, gerek yeterli düzeyde olmaması gerekse yeterli şans alamamaları
sonucunda öz kaynaklardan bir katkı gelmedi. Öte yandan Fenerbahçe,
değerlerinden daha da fazlasını verme pahasına piyasadaki kalburüstü Türkleri
kadrosuna katmaktan çekinmedi. Hal böyle olunca Galatasaray kadrosuna ne kadar
kaliteli yabancılar da katılsa, takım olarak bir seviyenin üstüne çıkılamadı. Şu
an geldiğimiz noktada ise Türk oyuncu kalitesi olarak ziyadesiyle iyi bir
Galatasaray görüyoruz. Yarısı Trabzonspor orijinli olan bu çekirdek Galatasaray’ın
esas gücünü oluşturuyor. Düşünün ki, Türkiye’de bir şampiyonluk adayından
bahsederken hücumun üç güç merkezi (Selçuk-Umut-Burak) Türk olarak
yazılabiliyor. Sadece bu üçlü de değil. Orta sahada Hamit’in varlığı, Engin ve diğer
rotasyon oyuncularının iş yapması, savunmada ise Semih Kaya’nın varlığı çok
değerli.
Galatasaray’ın en büyük artılarından biri de tabi ki Fatih
Terim. Onu uzun uzadıya tekrar anlatmaya gerek olduğunu düşünmüyorum fakat
büyük bir lider olduğunu tekrar tekrar not düşmek lazım. Gerektiği zaman riskin
en büyüğünü almaktan çekinmeyen, gerektiği zaman ise oyuncusuna fırçanın
alasını atan ve ateşleyen bir teknik adamın varlığı izleyenleri rahatlatıyor.
Galatasaray’ın ezeli rakiplerinin de teknik direktörlerden sıkıntı yaşadığı şu
zamanlarda Terim’in önemi daha da anlaşılıyor.
Galatasaray birçok alanda sıkıntı yaşıyor. Ancak şu an hala
lider ise bunun iki nedeni var; rakiplerin anlamsız birçok puan kaybetmesi ve
bireysel olarak kaliteli oyunculara sahip olmak. Yani Galatasaray, çok kötü de
oynasa bir anda oluşan bir pozisyon neticesinde gole ulaşabiliyor. Amrabat tel
tel dökülse de muazzam bir orta kesiyor, biri çıkıp topa dokunuyor ve gol
oluyor. Orta sahadan uzun bir top geliyor, forvetlerden koşu geliyor ve yine
gol bulunabiliyor. Bu oldukça değerli bir özellik ama aslında bir o kadar da
tehlikeli.
Zayıflıklar
En yukarı, en en yukarı yazalım savunma diye. Geçen sezon
Galatasaray’ın başarısının anahtarlarından biri takım savunmasıydı. Birkaç ay
içinde bir takımın savunmasının bu kadar düşmesi enteresan ama nedenleri de
gözümüzün önünde aslında. En temel nedenler; geçen sene oynanan 4 orta sahalı
anlayıştan vazgeçilmesi ve Tomas Ujfalusi’nin sakatlığı. Hemen “Galatasaray, bu
sene de dört orta sahayla oynuyor yea” demiş olabilirsiniz, haklısınız da, ama
geçen sene oynanan anlayış net orta saha karakterli dört oyuncuyla o bölgeyi
kalabalık tutmak üzerineydi. Bu sene ise kanatlar daha çok ofansif olarak görev
alıyor. Hele ki Amrabat oynuyorsa sol kanat savunmasını unut. Bu durumun
dengesini tutturmak gerekiyor. Hamit’in geçen seneki Engin’e kıyasla daha az
yırtıcı olması ve Amrabat’ın savunmayı arka planda tutması şu an için bu
dengeyi sağlamakta sıkıntı yaratıyor. Buraya kadarki kısım işin “takım
savunması” kısmıydı. Bir de savunma dörtlüsü sıkıntısı var ki, bu sorunu
tamamen Ujfa’nın sakatlığına bağlayabiliriz. O tartışmasız olarak savunmanın
beyni ve koordinatörüydü. O olmayınca savunma hattı bireysel olarak önemli
oyuncular olsa da birlikte oynadıklarında “çaylak” bir görüntü çizen Semih –
Dany ikilisine kaldı. Güven vermiyor.
Bir kez daha geçen seneye dem vuralım, takım oyununda bu iki
sezonu kıyaslarsak ciddi bir uçurum var. Bunun nedeni de geçen seneki kolektif
anlayıştan kopulmuş olması. Neden? Orta saha karakterli forvetler yerine
santrfor karakterli oyunculara dönüş yapılması ve bir kez daha kanatlar. Necati
ve Elmander’in orta sahaya verdiği katkıyı bu sene Umut ve Burak’ta
göremiyoruz. Top Galatasaray’dayken çoğunlukla Umut / Burak ikilisinin rakip
savunmanın çizgisinde, arkaya kaçmak için hareketlendiğini görüyoruz. Bu durum
başlı başına bir gol tehdidi yaratırken, diğer yandan orta sahanın
efektifliğini düşürüyor ve Selçuk’un yardımlaşacağı oyuncu sayısını azaltıyor.
Bu işin de dengesi tutturulmalı.
Son olarak da yabancı oyuncuların formsuzluğundan bahsetmek
gerekiyor. Genellikle şampiyonluklar güçlü bir yerli çekirdeğin üzerine
kaliteli yabancıların monte edilmesi ve iyi bir teknik adamın varlığıyla gelir.
Geçtiğimiz sezon şampiyonluğa ulaşılırken Galatasaray bütün yabancılarından
maksimum verim almıştı. Ancak bu sezon başını Melo’nun, Amrabat’ın Eboue’nin
çektiği yabancıların formsuzluğu söz konusu. Bu formsuzluk ortamında Riera’nın
küllerinden doğduğuna şahitlik etsek de lig maratonunda bu şekilde gitmek zor.
Kesinlikle yabancı oyuncuların vites yükseltmesi gerekiyor, hatta ve hatta
yabancı transferi de gerekiyor.
Fırsatlar
Galatasaray’ın çok önemli bir kadrosu var. Sadece birkaç bariz
eksik göze çarpıyor. Bu noksanları da mantıklı iki-üç transfer hamlesi yaparak
kapatmak mümkün. Hele ki, Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkma başarısının
yakalandığı şu dönemde. Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkmak demek hem lokum
gibi para demek, hem de prestij demek. Bu başarı, transfer piyasasına girecek
olan Galatasaray’ın elini oldukça rahatlatacak.
Peki, hangi bölgelere takviye yapmak gerekiyor? Savunma
hattı listenin yukarılarında. Hatta sol bek ve stoper alternatifi olmak üzere
bence iki takviye gerekiyor ama en azından bir takviye kesinlikle yapılacaktır
diye tahmin ediyorum. Ujfalusi’nin sol ayaklısı? Ön tarafa geçecek olursak,
demin bahsettiğim eksikliklerden dolayı, orta saha hattıyla hücum hattını
bağlayacak bir oyun kurucu eksikliği hissediliyor. Ancak bu transfere bir “10
numara” gözüyle bakıyorsak çok ama çok dikkatli olmak gerekiyor. İşin ucunda
vezir olmak da var, rezil olmak da. Rezil olurken de büyük bir maddi külfete
girme tehlikesi var. Kısacası konu 10 numara transferiyse, üzerinde ekstra kafa
yorulmalı. Benim tercihim Diego tarzında bir oyuncu yerine Sneijder tarzında
bir oyuncu olurdu. Tarzında diyorum, Sneijder demiyorum. O iş çok zor. Son
olarak da bir kanat oyuncusu rica ediyorum. Hatta bu rica için önerim de hazır;
Kerim Frei. Zaten ilgileniliyor, gidip alınsın temiz temiz.
Tehlikeler
Şampiyonlar Ligi’nden elenmeyi bir tehdit olarak görmüyorum
keza bana kalırsa bu aşamadan sonra normal sonuç olur. Galatasaray’ın henüz bu
seviyede başarılı olabileceğini düşünmüyorum. Ancak kazın ayağı Türkiye’de öyle
değil. Meireles transferiyle turnayı gözünden vuran Fenerbahçe’nin, bu transfer
döneminde de aktif olacağını tahmin etmek zor değil. Beşiktaş da öte yandan
Oğuzhan Özyakup’un yükselişiyle puan tablosunda tepelere tırmandı. Yani ikinci
sömestrde emek olmadan yemek olmayacak.
Transfer ihtiyacından bahsettik, lakin bu ihtiyacın geçmiş
yıllarda önemli transfer fiyaskolarına dönüştüğünü de tecrübe ettik. Bu ihtiyaç
da önemli bir tehlike yaratıyor. İnce eleyip sık dokumak, takıma en uygun en
çok verim verecek oyuncuyu seçmek gerekiyor. Şampiyonlar Ligi’nden güzel para
geldi diye, har vurup harman savrulursa (Ünal Aysal gibi bir iş adamının bu
hataya düşeceğine hiç inanmıyorum o ayrı) düşüş kaçınılmaz olur.
Son olarak da her futbol takımının kaçınılmaz tehlikesi, sakatlıklar.
İnsan ister istemez düşünüyor, Semih’in ya da Burak’ın sakatlandığını. Planlar
böyle bir durumda ister istemez ciddi sıkıntıya girer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder