9 Aralık 2012 Pazar

Galatasaray'ın SWOT Analizi


SWOT analizi şirketlerin durum değerlendirmesi yapmak ve bu doğrultuda şirketi etkileyebilecek olan iç ve dış faktörleri saptamak adına kullandığı bir yöntemdir. Ligimizde ilk yarının bitmesine 2 hafta kala, bir SWOT analizi yapmanın Galatasaray’ın ne olup ne olmadığıyla ilgili bir resim ortaya koyacağını düşünüyorum.

Strengths (Güçlü yanlar): Yerli çekirdek, Fatih Terim, bireysel olarak kaliteli oyuncular,
Weaknesses(Zayıf yanlar): Savunma, takım oyunu, yabancıların formsuzluğu,
Opportunities(Fırsatlar): Şampiyonlar Ligi etkisinde transfer
Treaths(Tehlikeler): Sakatlıklar, yanlış transfer, lig şampiyonluğunun kaybedilmesi,

Güçlü Yanlar

“Galatasaray’ın güçlü olduğu noktalar” başlığı altında konuşuyorsak en yukarı yazılacak iki madde çok net; Yerli çekirdeğin sağlamlığı ve Fatih Terim. Galatasaray, 2000’li yılların ortalarından itibaren yerli oyuncu kalitesinde ciddi bir sıkıntı yaşamaya başladı. Altyapıdan gelen oyuncuların, gerek yeterli düzeyde olmaması gerekse yeterli şans alamamaları sonucunda öz kaynaklardan bir katkı gelmedi. Öte yandan Fenerbahçe, değerlerinden daha da fazlasını verme pahasına piyasadaki kalburüstü Türkleri kadrosuna katmaktan çekinmedi. Hal böyle olunca Galatasaray kadrosuna ne kadar kaliteli yabancılar da katılsa, takım olarak bir seviyenin üstüne çıkılamadı. Şu an geldiğimiz noktada ise Türk oyuncu kalitesi olarak ziyadesiyle iyi bir Galatasaray görüyoruz. Yarısı Trabzonspor orijinli olan bu çekirdek Galatasaray’ın esas gücünü oluşturuyor. Düşünün ki, Türkiye’de bir şampiyonluk adayından bahsederken hücumun üç güç merkezi (Selçuk-Umut-Burak) Türk olarak yazılabiliyor. Sadece bu üçlü de değil. Orta sahada Hamit’in varlığı, Engin ve diğer rotasyon oyuncularının iş yapması, savunmada ise Semih Kaya’nın varlığı çok değerli.

Galatasaray’ın en büyük artılarından biri de tabi ki Fatih Terim. Onu uzun uzadıya tekrar anlatmaya gerek olduğunu düşünmüyorum fakat büyük bir lider olduğunu tekrar tekrar not düşmek lazım. Gerektiği zaman riskin en büyüğünü almaktan çekinmeyen, gerektiği zaman ise oyuncusuna fırçanın alasını atan ve ateşleyen bir teknik adamın varlığı izleyenleri rahatlatıyor. Galatasaray’ın ezeli rakiplerinin de teknik direktörlerden sıkıntı yaşadığı şu zamanlarda Terim’in önemi daha da anlaşılıyor.

Galatasaray birçok alanda sıkıntı yaşıyor. Ancak şu an hala lider ise bunun iki nedeni var; rakiplerin anlamsız birçok puan kaybetmesi ve bireysel olarak kaliteli oyunculara sahip olmak. Yani Galatasaray, çok kötü de oynasa bir anda oluşan bir pozisyon neticesinde gole ulaşabiliyor. Amrabat tel tel dökülse de muazzam bir orta kesiyor, biri çıkıp topa dokunuyor ve gol oluyor. Orta sahadan uzun bir top geliyor, forvetlerden koşu geliyor ve yine gol bulunabiliyor. Bu oldukça değerli bir özellik ama aslında bir o kadar da tehlikeli.

Zayıflıklar

En yukarı, en en yukarı yazalım savunma diye. Geçen sezon Galatasaray’ın başarısının anahtarlarından biri takım savunmasıydı. Birkaç ay içinde bir takımın savunmasının bu kadar düşmesi enteresan ama nedenleri de gözümüzün önünde aslında. En temel nedenler; geçen sene oynanan 4 orta sahalı anlayıştan vazgeçilmesi ve Tomas Ujfalusi’nin sakatlığı. Hemen “Galatasaray, bu sene de dört orta sahayla oynuyor yea” demiş olabilirsiniz, haklısınız da, ama geçen sene oynanan anlayış net orta saha karakterli dört oyuncuyla o bölgeyi kalabalık tutmak üzerineydi. Bu sene ise kanatlar daha çok ofansif olarak görev alıyor. Hele ki Amrabat oynuyorsa sol kanat savunmasını unut. Bu durumun dengesini tutturmak gerekiyor. Hamit’in geçen seneki Engin’e kıyasla daha az yırtıcı olması ve Amrabat’ın savunmayı arka planda tutması şu an için bu dengeyi sağlamakta sıkıntı yaratıyor. Buraya kadarki kısım işin “takım savunması” kısmıydı. Bir de savunma dörtlüsü sıkıntısı var ki, bu sorunu tamamen Ujfa’nın sakatlığına bağlayabiliriz. O tartışmasız olarak savunmanın beyni ve koordinatörüydü. O olmayınca savunma hattı bireysel olarak önemli oyuncular olsa da birlikte oynadıklarında “çaylak” bir görüntü çizen Semih – Dany ikilisine kaldı. Güven vermiyor.

Bir kez daha geçen seneye dem vuralım, takım oyununda bu iki sezonu kıyaslarsak ciddi bir uçurum var. Bunun nedeni de geçen seneki kolektif anlayıştan kopulmuş olması. Neden? Orta saha karakterli forvetler yerine santrfor karakterli oyunculara dönüş yapılması ve bir kez daha kanatlar. Necati ve Elmander’in orta sahaya verdiği katkıyı bu sene Umut ve Burak’ta göremiyoruz. Top Galatasaray’dayken çoğunlukla Umut / Burak ikilisinin rakip savunmanın çizgisinde, arkaya kaçmak için hareketlendiğini görüyoruz. Bu durum başlı başına bir gol tehdidi yaratırken, diğer yandan orta sahanın efektifliğini düşürüyor ve Selçuk’un yardımlaşacağı oyuncu sayısını azaltıyor. Bu işin de dengesi tutturulmalı.

Son olarak da yabancı oyuncuların formsuzluğundan bahsetmek gerekiyor. Genellikle şampiyonluklar güçlü bir yerli çekirdeğin üzerine kaliteli yabancıların monte edilmesi ve iyi bir teknik adamın varlığıyla gelir. Geçtiğimiz sezon şampiyonluğa ulaşılırken Galatasaray bütün yabancılarından maksimum verim almıştı. Ancak bu sezon başını Melo’nun, Amrabat’ın Eboue’nin çektiği yabancıların formsuzluğu söz konusu. Bu formsuzluk ortamında Riera’nın küllerinden doğduğuna şahitlik etsek de lig maratonunda bu şekilde gitmek zor. Kesinlikle yabancı oyuncuların vites yükseltmesi gerekiyor, hatta ve hatta yabancı transferi de gerekiyor.

Fırsatlar

Galatasaray’ın çok önemli bir kadrosu var. Sadece birkaç bariz eksik göze çarpıyor. Bu noksanları da mantıklı iki-üç transfer hamlesi yaparak kapatmak mümkün. Hele ki, Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkma başarısının yakalandığı şu dönemde. Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkmak demek hem lokum gibi para demek, hem de prestij demek. Bu başarı, transfer piyasasına girecek olan Galatasaray’ın elini oldukça rahatlatacak.

Peki, hangi bölgelere takviye yapmak gerekiyor? Savunma hattı listenin yukarılarında. Hatta sol bek ve stoper alternatifi olmak üzere bence iki takviye gerekiyor ama en azından bir takviye kesinlikle yapılacaktır diye tahmin ediyorum. Ujfalusi’nin sol ayaklısı? Ön tarafa geçecek olursak, demin bahsettiğim eksikliklerden dolayı, orta saha hattıyla hücum hattını bağlayacak bir oyun kurucu eksikliği hissediliyor. Ancak bu transfere bir “10 numara” gözüyle bakıyorsak çok ama çok dikkatli olmak gerekiyor. İşin ucunda vezir olmak da var, rezil olmak da. Rezil olurken de büyük bir maddi külfete girme tehlikesi var. Kısacası konu 10 numara transferiyse, üzerinde ekstra kafa yorulmalı. Benim tercihim Diego tarzında bir oyuncu yerine Sneijder tarzında bir oyuncu olurdu. Tarzında diyorum, Sneijder demiyorum. O iş çok zor. Son olarak da bir kanat oyuncusu rica ediyorum. Hatta bu rica için önerim de hazır; Kerim Frei. Zaten ilgileniliyor, gidip alınsın temiz temiz.

Tehlikeler

Şampiyonlar Ligi’nden elenmeyi bir tehdit olarak görmüyorum keza bana kalırsa bu aşamadan sonra normal sonuç olur. Galatasaray’ın henüz bu seviyede başarılı olabileceğini düşünmüyorum. Ancak kazın ayağı Türkiye’de öyle değil. Meireles transferiyle turnayı gözünden vuran Fenerbahçe’nin, bu transfer döneminde de aktif olacağını tahmin etmek zor değil. Beşiktaş da öte yandan Oğuzhan Özyakup’un yükselişiyle puan tablosunda tepelere tırmandı. Yani ikinci sömestrde emek olmadan yemek olmayacak.

Transfer ihtiyacından bahsettik, lakin bu ihtiyacın geçmiş yıllarda önemli transfer fiyaskolarına dönüştüğünü de tecrübe ettik. Bu ihtiyaç da önemli bir tehlike yaratıyor. İnce eleyip sık dokumak, takıma en uygun en çok verim verecek oyuncuyu seçmek gerekiyor. Şampiyonlar Ligi’nden güzel para geldi diye, har vurup harman savrulursa (Ünal Aysal gibi bir iş adamının bu hataya düşeceğine hiç inanmıyorum o ayrı) düşüş kaçınılmaz olur.

Son olarak da her futbol takımının kaçınılmaz tehlikesi, sakatlıklar. İnsan ister istemez düşünüyor, Semih’in ya da Burak’ın sakatlandığını. Planlar böyle bir durumda ister istemez ciddi sıkıntıya girer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder