28 Temmuz 2013 Pazar
Bu adam fazla FIFA oynamış beyler !
9 Temmuz 2013 Salı
Gerçek Sneijder
Galatasaray İngiltere’nin Birmingham şehrindeki muazzam
tesislerde yeni sezon hazırlıklarına devam ediyor. İzinli olan yabancı
oyuncuların da takıma yavaş yavaş katılmasıyla beraber çalışmaların seviyesi
artmaya başlamıştır diye tahmin ediyorum. Tabi ki bu süreçte her gün bir veya
daha fazla futbolcunun röportajını izleme şansını buluyoruz. Bugün de Murat
Borlu’nun mikrofon uzattığı kişilerden biri Wesley Sneijder olmuş. Şahsen bu
sezonun yıldızı olmasını beklediğim Sneijder’ın söyleyecekleri benim için
önemliydi ve duyduklarım beklentilerimi karşıladı. Hollandalı yeni sezona son
derece iddialı ve hırslı giriyor. Geçen senenin acısını çıkartmak istediği
belli oluyor.
Hepimiz biliyoruz ki, futbol yeteneği, beyin ve fiziksel güç
ile birleşince bütün bir kaliteli futbolcu oluşturuyor. İlk iki özellik
Sneijder’de gırla, üçüncüsü ise geçen senenin onun hanesine negatif
yazılmasındaki başlıca neden. Wesley de bunun farkında ve bu nedenle sezon
öncesi antrenmanlarına büyük önem veriyor.
Bu sezon Wesley için yeniden doğuş sezonu olmalı. Bundan
daha iki-üç sene önce dünyanın en iyi orta saha oyuncularından biri olarak
gösterilirken, şimdi yıllardır kaptanlığını yaptığı milli takımının dünya
kupası kadrosuna çağrılması bile zor görünüyor. Tabi ki, bu sezon İnter’in
Şampiyonlar Ligi’ni kazanırken dümeninde duran yıldızı bizlere hatırlatmazsa..
ve bunu yapabilecek güce de sahip. Sneijder henüz 29 yaşında ve aslında bir
orta saha oyuncusu için performansın tavana çıkacağı bir dönem. Hollandalı
yıldızın tek eksiği çok açık bir şekilde fiziksel kondisyon.
Önümüzdeki günlerde Galatasaray’ın bu sezonki taktik
yapılanmasıyla ilgili uzuncana bir şeyler karalayacağım için şu anda işin o
tarafına girmiyorum. Hele bir transferler netleşsin, rolleri görelim de sonra
rahat rahat teknik taktik konuşuruz.
4 Temmuz 2013 Perşembe
Samba Mevsimi Yaklaşıyor
Futbol dünyası son senelerde Avrupa futbolunun egemenliği altında yaşıyor. Barcelona önderliğinde İspanyolların alıştığımız futbolu değiştirip yeni bir kimliğe sokmasıyla başlayan süreç, Almanların, İspanyol futbolunun yeni bir versiyonunu üretmesiyle devam etti. Avrupa’nın, dünya futbolu üzerinde kurduğu dominasyon sadece saha içinde kalmıyor, başarı olarak da karşılık veriyordu. Örneğin 1950’den itibaren ilk kez Dunya Kupası iki kez üst üste Avrupa takımları tarafından kazanıldı. Yani Avrupa takımları ileriye gittikçe, efsanevi Latin Amerika futbolu cevap üretmekte zorlandı. En çok da, futbol tarihinin en başarılı ve popüler ülkesi diyebileceğimiz Brezilya.
Sanıyorum ki, bir çoğumuz 2000’li yılların başındaki Brezilya kadrosundan en az 7-8 kişiyi ezbere sayabilir. İşte o dönemde tüm dünyayı kasıp kavuran Ronaldo’lar, Roberto Carlos’ların ardını yeterli düzeyde dolduramadı Sambacılar. Bu eski yıldızlarının futbol sahnesinden çekilmesi ve yeni yıldızlar Ronaldinho, Adriano veya Robinho gibi parlak isimlerin çabuk formdan düşmesi üzerine yeni bir yapılanmaya girildi. Şimdi yepyeni bir Brezilya kadrosu var önümüzde. Belki de, Sambacıları eski parlak günlerine kavuşturacak olan ekip kurulmuş, keza bu potansiyelleri de güçleri de damarlarında akan yetenekli kanda mevcut.
Scolari’nin genç yıldızlarla donatılmış takımı geçtiğimiz günlerde 2013 Fifa Konfederasyon Kupası’nı kazanarak rüştünü ispat etti. Hem de nasıl kazanmak! Son Dünya ve Avrupa Şampiyonu, 29 maçtır bileği bükülmeyen İspanya’ya karşı adeta şov yaptılar. Barcelona – Real Madrid karmasına karşı alınan bu 3-0’lık net galibiyet aslında açıkça şunu söylüyordu; “Hanımlar, beyler, geri döndük.”.
Konfederasyon Kupası’ndaki başarı etkileyici de olsa, Brezilya’yı izleyince şunu açık bir şekilde görmek mümkün. Bu takımın gidecek daha çok yolu var. Savunma hattı zaten muazzam oyunculardan oluşuyor. Stoper hattında Chelsea’de çok iyi bir sene geçiren David Luiz, bana göre dünyanın en iyi iki stoperinden biri olan Thiago Silva’ya eşlik ediyor. Beklere bakacak olursak biri Barcelona’dan, diğeri Real Madrid’den. Keza bu dörtlünün ne kadar iyi olduğunu basit bir şekilde, dünyanın en iyi milli takımı kabul edilen İspanya’ya neredeyse pozisyon vermemelerinden anlayabiliriz. Tam bu noktada şunu da söylemeden geçmeyelim “Selam olsun sana, Fernando Torres!”. Ancak Brezilya’nın neredeyse hiç pozisyon vermemesini, muazzam savunma hattından daha da çok takım savunmasına bağlamak gerekiyor. Brezilya orta sahası da, forvet hattı da sürekli olarak rakip oyuncuyu ısırıyor, rahatsız ediyor. Neymar ve Hulk bile, sürekli olarak alan kapatıyor ve baskı yapıyor. Brezilya bu enerjik oyununu İspanya karşısında o kadar yükseltti ki, dünyanın en iyi pas yapan takımı bile bu baskıyı kırmakta zorlandı ve boyun eğmek zorunda kaldı. Bütün bunları alt alta koyup, bir de Neymar’ın, Oscar’ın, Lucas Moura’nın daha 20-21 yaşında çocuklar olduğunu bilmek, geleceğe dair heyecan duymamızı sağlıyor.
Yeni Brezilya’yı konu alan bir yazıda Neymar’a ayrıca bir paragraf açılmazsa ayıp olur. Şahsen bu Konfederasyon Kupasında daha önceden abartıldığını düşündüğüm Neymar’ı büyük bir keyifle izledim. Hala da, sadece Brezilya sınırları içerisinde oynamış bir oyuncunun “dünyanın en iyi oyuncusu” konuşmalarına konu olmasını tasvip etmesem de, genç yıldızın yeteneklerine hayran olmamak elde değil. Topa ilk dokunuşu, hızı, top sürme özellikleri gerçekten çok özel. Öte yandan geçtiğimiz akşam oynanan finalde Casillas’a sol ayağıyla yolladığı bir füze var ki, tek kelimeyle şahane. Çok özel bir oyuncu Avrupa sahnesine adım atıyor, herkes gibi ben de Neymar’ın kariyerini büyük bir merak ile takip edeceğim. Messi ile beraber oynayacak olmaları da, televizyondan maç izlerken yüksek hızdan dolayı göz bozulmalarına sebep olabilir. Şimdiden uyaralım.
Sonuç olarak, Brezilya’yı çok özlemişiz. Futbolun sanatçıları, 2014’te kendi evlerinde oynanacak olan dünya kupasına uzun zaman sonra favori olarak katılacaklar. Altıncı kez dünya kupasına ulaşmaya çalışacak olan Brezilya’nın, Avrupa’nın devleri İspanya ile Almanya’ya, öte yandan da ezeli rakipleri Arjantin’e karşı verecekleri mücadele çok ama çok büyük bir keyif vaad ediyor!
(Vatan Gazetesinde spor yazıları yazmaya başlayan ağabeyim Enis Başak'ın ilk yazısıdır.)
Link: http://spor.gazetevatan.com/yazar-detay.asp?hid=550535
Twitter Link: https://twitter.com/EnisBasak
2 Temmuz 2013 Salı
Aslan'ın Gözü Alexandar Kolarov'da!
Son çıkan haberlere göre Galatasaray'ın sol bek için son adayı Alexandar Kolarov. Öyle ki, popüler spor sitesi Bleacher Report bile bu ihtimal üzerine bir Galatasaray - Kolarov analizi yayınladı. Söylenildiği üzere Galatasaray'ın teklifi satın alma opsiyonu ile 1 sene için kiralamak. Şurası bana göre kesin ki, Galatasaray Sırp yıldızı almayı başarırsa müthiş bir transfere imza atmış olur. Neden?
Öncelikle Galatasaray, oynamaya çalıştığı sistem nedeniyle savunma beklerinden sürekli olarak hücum katkısı bekliyor. Keza Galatasaray oyunu rakip sahada oynamaya çalışan bir takım olduğu için, beklerin sürekli olarak oyunun içerisinde olması kritik önem taşıyor. Riera'nın bu seneki yüksek performansının ana nedeni de bu durum zaten. Riera teknik kapasitesi yüksek olan, pas oyununa yatkın bir isim. En büyük dezavantaj ise şüphesiz yavaşlığı ve hantallığı. Bu sebepledir ki, bek oynamasına rağmen hücum katkısı yüksek oldu ama güçlü rakiplere karşı ise savunma dezavantajı ortaya çıktı. İşte en çok da bu nedenle bir bek transferine ihtiyaç duyuluyor.
Bu sıkıntıya cevap verecek olan kişi Alexandar Kolarov olabilir mi? Hem de nasıl olur! Kolarov işin hücum tarafında çizgiyi Riera'ya kıyasla daha bile iyi kullanabilen, sıfıra inip kaliteli ortalar kesebilen bir isim. Savunma kısmında ise dezavantaj yaratacak hiç bir durumu yok. Hele ki kıyasladığımız isim Riera ise... Yani Kolarov tam anlamıyla Galatasaray'ın oyun sistemine oturacak, Galatasaray'ı ileriye götürecek bir isim.
Bir de olayın şu boyutu var; tek bir kişinin değişmesi bazen göründüğünden fazla etki yapabilir. Yani? Şöyle, bir hücum takımının iki beki Kolarov ve Eboue olursa, rakibin kanatlarını amiyane tabirle kötürüm bırakırsın. Bu iki bekin karşısında oynayan kanat oyuncuları sürekli olarak geriye destek vermek zorunda kalır. Bu da aslında bütün takımın rahatlaması anlamına gelir.
Bir de olayın şu boyutu var; tek bir kişinin değişmesi bazen göründüğünden fazla etki yapabilir. Yani? Şöyle, bir hücum takımının iki beki Kolarov ve Eboue olursa, rakibin kanatlarını amiyane tabirle kötürüm bırakırsın. Bu iki bekin karşısında oynayan kanat oyuncuları sürekli olarak geriye destek vermek zorunda kalır. Bu da aslında bütün takımın rahatlaması anlamına gelir.
Kolarov'un transfer için Juventus ve İnter ile yarışan Galatasaray'ın en büyük kozu, Sırp yıldızın düzenli olarak ilk 11'de forma giymek istemesi. Galatasaray'ın yaptığı konuşulan teklif ise 1.5m euro kiralama bedeli ve 5.5 milyon euro satın alma opsiyonu. Bakalım Kolarov'u parçalı forma ile izleyebilecek miyiz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)