23 Haziran 2014 Pazartesi

Biraz Romantizm Yaşamakta Geç Mi Kaldık ?








"Brazil goes into every World Cup expecting to win - so when it is in Brazil it is expected even more. You can't understand what the World Cup means to our country."


Ronaldinho





Dünya Kupası başladı. Üstünden on gün bile geçti. Yazı sırasında Holanda, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Arjantin ve Belçika adlarını bir üst tura yazdırmayı garantilediler. Kamerun, Avustralya, İspanya, İngiltere, Bosna Hersek, Honduras ise turnuvaya erken veda eden takımlar oldu. Daha köprünün altından çok sular geçecek ama şu Dünya Kupasının bende yarattığı heyecana, maçları izleme isteğime şaşırıyorum açıkçası. İstek değilde başka bir şey. Tarif edemiyorum. Dünyanın en güzel futbol turnuvası dört senede bir olunca böyle oluyor herhalde. Müzmin Sakat Blog ekibi olarak yaptığımız çekimlerin sekteye uğraması ve twitter; yazı yazma tutkumuzun üstüne tüy dikti. Şimdi bakıyorum da son entry'nin üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş ve ben harıl harıl çıkartma satın alıyorum bizim cafe'de hunharca takaslara girişmişim. Yeniden başlamak için Dünya Kupası kadar romantik bir sebep bulunabilir mi?







Yazının başındaki sözü sırf Brezilya ev sahibi diye kullanmadım. Evet Brezilya'da zengin ile fakir arasındaki makas çok açılmış durumda ve halk buna haklı tepkisini gösteriyor. Bu kadar fark açılmışken Brezilya devlet adamlarının Dünya Kupası Organizasyonunu gerçekleştirmek için milyarlarca dolar harcaması ve bu büyük turnuvaları düzenledikten sonra ülkelerin aslen zararda olduklarını hepimiz biliyoruz. Ülke tanıtımı, döviz, kulağa hoş geliyor ama hepsi kısa ömürlü. Bu olayların gölgesinde başladı aslında Dünya Kupası. Ev sahibi Brezilya - Hırvatistan maçıyla birlikte aldım nargilemi elime "sonunda başladı be!" dedim kendi kendime. Bir yandan maçı izliyorum bir yandan twitterda yerli-yabancı basından yorumlara bakıyorum. Bu nasıl bir keyif ! Sonra o Nishimura dingili çıktı. O penaltıyı çaldıktan sonraki koşuşunu hiç unutmayacağım herhalde. Öyle komik koşulur mu lan? Hırvatlar ve özellikle sahadaki oyuncular ile Kovac pek gülmediler tabii ki. Maç orada koptu ve açılış maçını Brezilya kazandı. Hakemlerin de formsuz oluşuyla bir kaç tane daha heba olan maç izledik. Aklıma ilk gelenler Kamerun-Meksika ve Nijerya-Bosna Hersek. Her neyse. daha fazla hakem konuşup romantizmin içine sıçmayacağım. Sonuçta maç başına 2.9 gol ortalaması tutturulan bir Dünya Kupası izliyoruz.




Üşengeçliğimden Kosta Rika, Honduras, Cezayir, İran ve Kamerun grubu 0 puanla tamamlar şeklinde bir kupon kombinleyecektim. Bu saydığım beş takımdan biri grubtan çıkmayı garantiledi ( ki İtalya, Uruguay ve İngiltere'nin olduğu ölüm grubundan bahsediyoruz. ). İki sene önceki FM'nin "bargain" adamlarındani Celso Borges, Özel ilgi alanım olan Viking'lerin ana vatanında top koşturan Bolanos, genç yetenek Joel Campbell, Twente'nin başarısında büyük pay sahibi olan ama sonra kafası başka yerlere kayan Bryan Ruiz, Kalede Levante'de inanılmaz bir sezon geçiren Keylor Navas. Uzaktan bakınca "ulan harbiden şimdi benim de gözüme bir hoş gözüktü diyebilirsiniz" Ama olay sadece yetenekte bitiyor olsaydı, bahsettiğim kuponum 1'e 1.05 falan verirdi. 5'li defans hattı sanırım önümüzdeki bir kaç seneyi etkisi altına alacak. Jorge Luis Pinto'nun takımı 5-3-1-1 gibi bir taktikle sürdü takımını şu ana kadar. Çok ta başarılı oldu. Bahsettiğim Dünya Kupası romantizminin en güzel örneklerinden. Okkalı sürpriz istiyorsan al sana sürpriz. Benim için İspanya'nın elenmesinden daha da sürpriz. Honduras'ın kapasitesi belli. Ekvador maçında gol bile attılar ama Enner Valencia'yı tutamadılar, renk kattılar. Son maçta İsviçre'ye güzel bir veda busesi kondurabilirler mi merakla izleyeceğim. Kamerun çok daha iyi oynayabilirdi ama iki maçta da oyuna sonradan giren "x-factor" bizim Dany olunca olmuyor işte. Şaka maka bir ihanet hikayesi de Alex Song'tan geldi. Zaten Arsenal'i bırakıp Barcelona'ya gittiğinden beri kılım. İran, Queiroz yönetiminde beklediğimden daha iyi oynuyor. Arjantin maçında mangal başındaydım o yüzden radyodan dinler gibiydim. İran bayağı bayağı pozisyona da girmiş ama Messi R2+kare'nin dibine vurmuş. Cezayir'in iki maçını da izledim. Belçika maçında biraz daha cesur olsalardı 2-3 yapabilirlerdi. Fellaini'nin saçlarına engel olamadılar. Dün Güney Kore'yi darma duman ettiler. Şahsen çok beğendiğim Granada'lı Brahimi içinde olmak üzere beş oyuncuyu değiştirdi ilk 11'den Halilhodzic. Meyvelerini de verdi. İzlemesi keyif verdi. Bence Rusya'dan daha çok ümit verici bir ekipler.




Yazıya Brezilya'dan girdik Brezilya ile bitirelim. Felipao Luiz Gustavo-Paulinho ikilisinden vazgeçecek gibi değil. Kaleci+defans 4'lüsü+Neymar+Oscar'ın yerleri garanti benim gözümde. Hadi buna Fred'i de ekleyelim. Geri kalan 5 kişiyi doğru seçmesi gerekecek Scolari'nin. Zira Gustavo-Paulinho fizik+savunma yönünden gayet iyi bir ikili. Ama ileride bazen takılıyorlar ciddi şekilde. Chelsea'de müthiş bir sezon geçiren Willian rotasyonda Bernard'ın arkasında kalmış durumda. Meksika maçında sağda Ramires, solda Oscar, Oortada Neymar ile başladı Scolari. Değişik şeyler denemekte. benim kafamdaki on bir şu şekilde: Cesar-Dani Alves-Thiago Silva-David Luiz-Marcelo-Fernandinho-Luiz Gustavo-Neymar-Oscar-Willian-Fred. Kendi evlerindeler. Mutlaka şampiyon olmak istiyorlar. Bir yanda 0 km stadlar, diğer yanda sokakta çatışmalar. Joca Bonito'da yapmıyorlar artık. Günümüzde futbolun ne kadar kompakt bir oyun olduğunun farkındalar. Hani derler ya " defence wins championships" diye. Bunun farkına varmış olmaları güzel ama hücumda varyasyonları arttırmaları lazım. He bu arada Ochoa'dan sonra bu maç Itandje rakip kalede olacak. YA HAK deyip, yaradana sığınarak hücum edip kafadaki soru işaretlerini çok rahat bir şekilde de silebilirler.





*Daha bahsetmediğim ve bahsetmek istediğim tonla takım var aslında. hepsini elimden geldiğince yazmaya ve değerlendirmeye çalışacağım. Malum iş'ti maçtı derken uyumaya vakit bulamıyoruz. affınıza sığınıyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder