12 Mayıs 2012 Cumartesi

Ve ŞAMPİYON GALATASARAY



Spor Toto Süper Lig’in normal sezonunu, yani 34 haftayı tam 9 puan farkla lider olarak tamamlayan Galatasaray, normal şartlarda oldukça rahat bir şekilde şampiyonluğa ulaşacaktı. Ancak o kadar tuhaf bir sezon yaşıyoruz ki, bu tuhaflıkların en başlıcası olduğunu düşündüğüm Play-off sistemi, ligin tüm kaderinin ilk 4’teki takımların birbirleri arasında oynayacağı maçlara bırakmaktaydı.

Play-off maçlarına ise bariz bir şekilde Fenerbahçe’nin damga vurduğunu görmekteydik. Sarı-Lacivertliler, play-off’ta bugüne kadar oynadığı 5 maçta 4 galibiyet 1 mağlubiyet almıştı. Bu durum da şampiyonluk maçının bugünkü son maça, Şükrü Saraçoğlu’ndaki Süper Final’in “final” maçına kalmasına yol açmıştı. İşte o maçta, ligin son, şampiyonluk maçında Galatasaray, Fenerbahçe ile 0-0 berabere kalarak sonunda haftalardır beklediği şampiyonluğa bu sefer ulaşmış oldu !


Bu denli önemli bir maçı aslında paragraflara sığdırabilmek hiç de kolay değil, ancak haydi başlayalım… Maç öncesinde sahaya çıkan 11’lere baktığımızda; Galatasaray’ın ideale yakın bir kadro ile sahaya çıktığını, Fenerbahçe’de ise bazı sürprizler olduğunu gördük. Evet, Alex’in yarı-sakat olduğunu, büyük ihtimalle 11’de başlamayıp 2. yarı oyuna dahil olabileceğini tahmin ediyorduk, ancak bir diğer yarı-sakat olmasına rağmen bu tip durumlara çok alışkın olan Gökhan Gönül’ün Orhan Şam yerine 11 başlamasını bekliyordum açıkçası. Ve son olarak, son maçlarda ciddi anlamda yükselen form grafiği ile Henri Bienvenü, Semih’e göre daha doğru bir tercih olabilir miydi acaba Fenerbahçe açısından ?

Biliyorsunuz ki, Fenerbahçe’nin şampiyon olabilmesi için mutlaka galip gelmesi gerekmekte, Galatasaray’ın ise yenilmemesi yeterli olmaktaydı. Bu durum ise, maçın gidişatı açısından direkt etkili oldu. Fenerbahçe, maç boyunca topa daha çok sahip olan, oyunu daha çok kontrol eden, zaman zaman rakibi baskı altına alan taraf iken, Galatasaray ise büyük çoğunlukla kendisi için akıllıca olan, oyunun temposunu düşüren, tabir-i caizse beraberliğe yatan bir oyun anlayışını benimsedi ve başarılı da oldular.

Galatasaray penceresinden maça bakarsak, beklenildiği üzere, oyunun temposunun yükselmesi rakibinin işine gelecek olan Sarı-Kırmızılılar, yapmaları gerektiği üzere tempoyu düşürdüler. Öyle ki, Fenerbahçe kalecisi Volkan Demirel’in eline top dahi değmedi (ki kendisi FB-GS maçlarının kahramanı olur çoğunlukla). Ek olarak, maçın ilk dakikalarından son dakikalarına kadar, oyun her durduktan sonra oldukça ağır hareketlerde bulunarak oyunu yavaşlattılar. Bunlar göze hoş gelen futbolun önüne geçse de, sezon boyunca göze en hoş gelen, en akıcı futbolu oynayan Galatasaray’ı bu konuda eleştiremiyorum, çünkü zaten yıllardır Saraçoğlu’nda galibiyeti bulunmayan Cimbom, bu maçta da öyle yüksek bir tempoyla oynasa, istediği sonucu alamayacaktı.


Galatasaray’da Elmander’in sakatlığı, Fenerbahçe’nin oyununu ciddi anlamda olumlu etkiledi. Neden mi ? Elmander, Galatasaray için hem önemli bir hücum silahı, hem de daha önemlisi yaptığı hücum pres ile defansı sürekli rahatsız eden, hazırlık paslarını rahat yaptırtmayan tip bir santrafor. Dolayısıyla Elmander’in oyundan çıkışı, Fenerbahçe’nin çok daha rahat hazırlık pası yapmasına, daha rahat hücuma çıkmasına sebep oldu. Cristian – Emre – Selçuk üçlüsünün de, Melo – Selçuk ikilisine bir üstünlük sağlaması, topun daha çok Fenerbahçe’de kalmasına neden oldu. Ancak buna rağmen, oyunun hakimi Fenerbahçe olmasına rağmen, zaman zaman bunu başarmış olsa da, maçın genelinde Galatasaray’ı ciddi baskı altına almayı, rakibini boğmayı çok da başaramadı. Bu da bizlere, beklentileri çok dışında golsüz, pozisyon açısından kıt bir maç izletti.

Bir diğer beklentim, maçın çok daha gergin geçmesiydi. Zaman zaman gerginlikler yaşansa da (ki bunlar çok normal, şampiyonluk maçı, gergin bir sezon vs.) saha içinde çok da büyümedi olaylar. Ancak ne yazıkki, maçın son düdüğü çalındıktan, Galatasaray’lı oyuncular soyunma odasına girdikten hemen sonra çıkan olaylar oldukça üzücü. Taraftarlar ellerinde koltuklarla sahaya giriyor, polise saldırıyorlar, polis geri çekilmek zorunda kalıyor. Ve öyle bir sahne var ki, TV’de izlediğimde gerçekten ürperdim. Stadın hemen dışında, bir benzinci önünde 2 adet polis arabası taraftarlar tarafından devrilmiş, ters dönmüş. O araçlar alev alsaymış benzin istasyonunun hemen önünde, nasıl bir facia olurmuş düşünmek bile istemiyorum. Yazık, bu ne öfke ?!


Şampiyonluk kupasının nerede verileceği hala belli olmamış, çünkü bütün stat biber gazıyla dolmuş ve güvenlik tam anlamıyla sağlanabilmiş değil. Şuanda futbol yorumu mu yazıyorum yoksa Suriye’deki bir isyanı mı anlatıyorum kafam karışmış durumda. Nerdeyse tüm Süper Final maçlarında çıktığını gördüğümüz olaylar (sahaya çakı atmalar, taraftarın sahaya girmesi, küfürler, kavgalar) gerçekten bıktırdı beni.

Şunu içtenlikle söylüyorum, tebrikler şampiyon Galatasaray, bence şampiyonluğu fazlasıyla hak ettiler bu sezon ! Tebrikler Fenerbahçe, şike soruşturması sonrası bu denli ayakta kalmaları ve sonuna kadar getirmeleri büyük başarı ! Ancak en önemlisi şu bence : olayların boyutu ciddi can kayıplarına ulaşmadan İYİ Kİ LİG BİTTİ ARTIK !


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder