Spor Toto Süper Lig’in normal sezonunu, yani 34 haftayı tam
9 puan farkla lider olarak tamamlayan Galatasaray, normal şartlarda oldukça
rahat bir şekilde şampiyonluğa ulaşacaktı. Ancak o kadar tuhaf bir sezon
yaşıyoruz ki, bu tuhaflıkların en başlıcası olduğunu düşündüğüm Play-off
sistemi, ligin tüm kaderinin ilk 4’teki takımların birbirleri arasında
oynayacağı maçlara bırakmaktaydı.
Play-off maçlarına ise bariz bir şekilde Fenerbahçe’nin
damga vurduğunu görmekteydik. Sarı-Lacivertliler, play-off’ta bugüne kadar
oynadığı 5 maçta 4 galibiyet 1 mağlubiyet almıştı. Bu durum da şampiyonluk
maçının bugünkü son maça, Şükrü Saraçoğlu’ndaki Süper Final’in “final” maçına
kalmasına yol açmıştı. İşte o maçta, ligin son, şampiyonluk maçında
Galatasaray, Fenerbahçe ile 0-0 berabere kalarak sonunda haftalardır beklediği
şampiyonluğa bu sefer ulaşmış oldu !
Bu denli önemli bir maçı aslında paragraflara sığdırabilmek
hiç de kolay değil, ancak haydi başlayalım… Maç öncesinde sahaya çıkan 11’lere
baktığımızda; Galatasaray’ın ideale yakın bir kadro ile sahaya çıktığını,
Fenerbahçe’de ise bazı sürprizler olduğunu gördük. Evet, Alex’in yarı-sakat
olduğunu, büyük ihtimalle 11’de başlamayıp 2. yarı oyuna dahil olabileceğini
tahmin ediyorduk, ancak bir diğer yarı-sakat olmasına rağmen bu tip durumlara
çok alışkın olan Gökhan Gönül’ün Orhan Şam yerine 11 başlamasını bekliyordum
açıkçası. Ve son olarak, son maçlarda ciddi anlamda yükselen form grafiği ile
Henri Bienvenü, Semih’e göre daha doğru bir tercih olabilir miydi acaba
Fenerbahçe açısından ?
Biliyorsunuz ki, Fenerbahçe’nin şampiyon olabilmesi için
mutlaka galip gelmesi gerekmekte, Galatasaray’ın ise yenilmemesi yeterli
olmaktaydı. Bu durum ise, maçın gidişatı açısından direkt etkili oldu.
Fenerbahçe, maç boyunca topa daha çok sahip olan, oyunu daha çok kontrol eden,
zaman zaman rakibi baskı altına alan taraf iken, Galatasaray ise büyük
çoğunlukla kendisi için akıllıca olan, oyunun temposunu düşüren, tabir-i caizse
beraberliğe yatan bir oyun anlayışını benimsedi ve başarılı da oldular.
Galatasaray penceresinden maça bakarsak, beklenildiği üzere,
oyunun temposunun yükselmesi rakibinin işine gelecek olan Sarı-Kırmızılılar,
yapmaları gerektiği üzere tempoyu düşürdüler. Öyle ki, Fenerbahçe kalecisi
Volkan Demirel’in eline top dahi değmedi (ki kendisi FB-GS maçlarının kahramanı
olur çoğunlukla). Ek olarak, maçın ilk dakikalarından son dakikalarına kadar,
oyun her durduktan sonra oldukça ağır hareketlerde bulunarak oyunu
yavaşlattılar. Bunlar göze hoş gelen futbolun önüne geçse de, sezon boyunca
göze en hoş gelen, en akıcı futbolu oynayan Galatasaray’ı bu konuda
eleştiremiyorum, çünkü zaten yıllardır Saraçoğlu’nda galibiyeti bulunmayan
Cimbom, bu maçta da öyle yüksek bir tempoyla oynasa, istediği sonucu
alamayacaktı.
Galatasaray’da Elmander’in sakatlığı, Fenerbahçe’nin oyununu
ciddi anlamda olumlu etkiledi. Neden mi ? Elmander, Galatasaray için hem önemli
bir hücum silahı, hem de daha önemlisi yaptığı hücum pres ile defansı sürekli
rahatsız eden, hazırlık paslarını rahat yaptırtmayan tip bir santrafor.
Dolayısıyla Elmander’in oyundan çıkışı, Fenerbahçe’nin çok daha rahat hazırlık
pası yapmasına, daha rahat hücuma çıkmasına sebep oldu. Cristian – Emre –
Selçuk üçlüsünün de, Melo – Selçuk ikilisine bir üstünlük sağlaması, topun daha
çok Fenerbahçe’de kalmasına neden oldu. Ancak buna rağmen, oyunun hakimi
Fenerbahçe olmasına rağmen, zaman zaman bunu başarmış olsa da, maçın genelinde
Galatasaray’ı ciddi baskı altına almayı, rakibini boğmayı çok da başaramadı. Bu
da bizlere, beklentileri çok dışında golsüz, pozisyon açısından kıt bir maç
izletti.
Bir diğer beklentim, maçın çok daha gergin geçmesiydi. Zaman
zaman gerginlikler yaşansa da (ki bunlar çok normal, şampiyonluk maçı, gergin
bir sezon vs.) saha içinde çok da büyümedi olaylar. Ancak ne yazıkki, maçın son
düdüğü çalındıktan, Galatasaray’lı oyuncular soyunma odasına girdikten hemen
sonra çıkan olaylar oldukça üzücü. Taraftarlar ellerinde koltuklarla sahaya
giriyor, polise saldırıyorlar, polis geri çekilmek zorunda kalıyor. Ve öyle bir
sahne var ki, TV’de izlediğimde gerçekten ürperdim. Stadın hemen dışında, bir
benzinci önünde 2 adet polis arabası taraftarlar tarafından devrilmiş, ters
dönmüş. O araçlar alev alsaymış benzin istasyonunun hemen önünde, nasıl bir
facia olurmuş düşünmek bile istemiyorum. Yazık, bu ne öfke ?!
Şampiyonluk kupasının nerede verileceği hala belli olmamış,
çünkü bütün stat biber gazıyla dolmuş ve güvenlik tam anlamıyla sağlanabilmiş
değil. Şuanda futbol yorumu mu yazıyorum yoksa Suriye’deki bir isyanı mı
anlatıyorum kafam karışmış durumda. Nerdeyse tüm Süper Final maçlarında
çıktığını gördüğümüz olaylar (sahaya çakı atmalar, taraftarın sahaya girmesi,
küfürler, kavgalar) gerçekten bıktırdı beni.
Şunu içtenlikle söylüyorum, tebrikler şampiyon Galatasaray,
bence şampiyonluğu fazlasıyla hak ettiler bu sezon ! Tebrikler Fenerbahçe, şike
soruşturması sonrası bu denli ayakta kalmaları ve sonuna kadar getirmeleri
büyük başarı ! Ancak en önemlisi şu bence : olayların boyutu ciddi can
kayıplarına ulaşmadan İYİ Kİ LİG BİTTİ ARTIK !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder