31 Aralık 2012 Pazartesi

Atsan Ceketini Sırtına, Elveda Desen..




Fantezi liglerinde fikstürlerin yarısını tamamlamaya yaklaştığımız şu günlerde bazı oyuncuların takas yolu gözleniyor. Al Jefferson - Paul Millsap ikilisinden Pau Gasol'e, Andrea Bargnani'den Demarcus Cousins'a bir çok oyuncu topun ağzında ama o topların fitili bir türlü ateşlenemedi gitti. Tabi ki takım sahipleri olarak biz de yaşanan gelişmeleri ağzımızın suyu akarak takip ediyoruz.

Utah'ın sezon sonu serbest kalacak olan bu iki pota altı yıldızını elinde tutması çok zor. Zaten tutmaya ihtiyaçları da yok. "Kulübe"de Enes Kanter ve Derrick Favors adında fişek gibi iki delikanlı bulunurken, daha arızalı olan gard bölgesine (Mo'nun sakatlığı sonrası 1 numara da olur, 2 de) takviye yapılması daha mantıklı olacak. Şahsi fikrim bu yolda harcanan her haftanın zarar hanesine yazıldığı yönünde. Millsap veya Al-Jeff, hangisi olursa olsun, bir takasa gidilmesi şart. Keza Al Jeff'in takası bence daha hayırlı olur. Yedek subaylar Enes ve Favors'ın orta mesafede çok başarılı oyuncular olmadığını göz önünde bulundurursak yokluğu halinde Millsap'in hareketli oyunu aranacaktır. Öte yandan atletizmiyle göz korkutan Favors için pivot pozisyonu, uzun forvet mevkisine göre daha iyi olabilir. Öyle ya da böyle, açın şu gençlerin önünü, insanın canını sıkmayın yahu. (Gereksiz bilgi: Utah Jazz forumlarında Al Jefferson'a edilen küfürlerin hesabı yok)



Bargnani ile Pau Gasol de bir takas paketinin iki unsuru olarak konuşuluyor. Şu bir gerçek ki Gasol, Mr.Pringles'ın sistemine uyan bir adam değil. Ayrıca kendisi artık 5 numarada oynamak istiyor. Dwight canavarının vuku bulduğu bir takımda bu hayaller gerçekleşmeyeceği için Gasol pek huzurlu değil. Diğer elimizde de Amerika sınırının kuzey tarafında umut kesilenlerden Bargnani var. Neredeyse 2.10 boyu olan adamın 4-5 rebound ortalamasını benim vicdanım kabul etmiyor sayın seyirciler. İnsanda biraz yüz olur, insaf olur. Neyse, Bargnani Lakers için güzel bir parça olur. Dış şut tehdidi yaratılarak Dwight'a spacing sağlanır. Her ne kadar Artest dört numarada çok iyi iş çıkartsa da, uzun vadede o bölgenin esas oğlanı olarak ne kadar yeterli, tartışılır. Bu takasın Lakers için daha da önemli kısmı garnitür olarak konuşulan Jose Calderon ve Linas Kleiza. Bench'te ciddi sıkıntısı olan ve Nash'i yedeklemekte güçlük çeken Pringles için hiç fena parçalar değil. Toronto ise Kyle Lowry'i Calderon sıkıntısından kurtarmak ve Bargniani'yi postalamak isterken pota altına iyi bir oyuncu almak istiyor. Eh, Gasol mantıklı gözüküyor böyle bakınca ama insana demezler mi "senelik 20 milyon dolar kazanan ve 2 yıl kontratı olan bu "yumuşak" İspanyol'u alınca takım nereye kadar gidebilecek?". Kısmet.

Cousins ise atsan atılmaz satsan satılmaz. Evlat olsa reddedilir, yüzüne bakılmaz. Ancak evlat dediğinin üretim maliyeti yok, öz kaynak sistemi sonuçta. Cousins öyle de değil yıllık para veriyorsun ve potansiyeli çok üst düzey. N'apsak, N'apsak diye saatlerce süren üst düzey toplantıların ardından takas için topun ağzına geldi Cousins. Sacramento'ya herşey müstahak onu da belirteyim. Hani çizgi filmlerde yolda yürürken kafasına düşen karakter vardır ya, umarım Kings organizasyonunu yönetenler olur o karakterler. Maaş dengesine bakınca önümüzdeki sezonun sonuna kadar Kings'in ipotekli olduğunu görüyoruz. Cousins'ı elden çıkartınca gelecek parçaların da çok "Franchise" oyuncusu olmayacağını düşünürsek, güzelinden bir uzun hava patlatıp göbek atma iyanesiyle streslerden arınmak daha faydalı olabilir. Neyse, Cousins'ın en büyük talibi Celtics ama yeşillerin pek eşleyecek parçaları yok. Kağıt üzerinde baktığımızda Avery Bradley, Courtney Lee ve Jeff Green'in olağan şüpheliler olduğunu görüyoruz ama anlaşma sağlanır mı bilinmez.

25 Aralık 2012 Salı

Mustafa Denizli'nin Yardımcıları Belli Oldu !


Mustafa Denizli'nin bana göre sürpriz bir şekilde Çaykur Rizespor ile anlaşmasının ardından, bugün yardımcıları da belli oldu. Eski öğrencileri Yusuf Şimşek ve İbrahim Üzülmez'i yedek kulübesinde yanına alan Denizli, ayrıca Stefano Morreno'yu da ekibine kattı. Kendi anlaşmasında olduğu gibi bu üç isimlede 1.5 senelik sözleşme imzalandı. Şahsen Türk futboluna çok şeyler katmış, şampiyonluk görmüş Şimşek ve Üzülmez için teknik direktörlük kariyeri düşünüyorlarsa eğer, Denizli'nin yanında çalışmak onlar için büyük bir fırsat olacaktır diye düşünüyorum. Umarım Denizli ve ekibi Rize'de özlenen başarıyı yakalarlar ve öncelikle Süper Lig'e çıkmak olan hedeflerini gerçekleştirebilirler.



20 Aralık 2012 Perşembe

Galatasaray'ın Rakibi Schalke 04 !



Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde Almanya'nın Schalke 04 takımı ile eşleşti. Kendi grubunu Arsenal, Montpellier ve Olympiakos'un önünde birinci bitiren ve seribaşı olarak kuraya katılan Schalke, temsilcimizin belki de en çok istediği rakipti.

Gelsenkirchen temsilcisi, hafta içinde Almanya kupasından elendi ve ligde son zamanlarda aldığı başarısız sonuçlar yüzünden zor bir dönemden geçmekte. Teknik direktör Huub Stevens'ın görevine son verilen ve yerine sezon sonuna kadar teknik adamlık deneyimi çok az olan Jens Keller'i getiren Schalke, tüm bu olumsuzluklara rağmen çok tehlikeli bir takım. Kadrosunda takımdan ayrılacağı konuşulan Klaas-Jan Huntelaar, Afellay, Farfan, Holtby, Höwedes, Papadopoulos, Barnetta ve Draxler gibi yıldızlara sahip. Kurada Schalke'nin çıkmasını istemek doğal ama zayıf bir takım olduğunu düşünürsek yanılırız. Maçlarını 61.482 kişilik Veltins Arena'da oynayan mavi beyazlı ekiple ilk maçımızı İstanbul'da oynaycak olmamız bir avantaj. Çünkü ilk maçta alacağımız bir galibiyet, deplasmanda problemli Schalke defansının bize çok boş alan bırakmasını sağlayabilir. Şu anda her ne kadar formsuz ve kötü bir görüntü versede, Almanya'da devre arasına girilmesi takımın yeniden toparlanmasına yardım edecektir. Belki yapacakları transferlerde buna katkı sağlayacaktır. Tabii bu Galatasaray için de geçerli. Pazar günkü Trabzonspor maçından sonra devre arasına girecek ve Fatih Terim'in raporu doğrultusunda transfer çalışmaları başlatılacak. Şampiyonlar Ligi'nde bu turu atlamak istiyorsak transfer şart. Hem Ünal Aysal, hem Abdürrahim Albayrak bu transferlin yapılacağını söylesede, hangi bölgeye kimlerin düşünüldüğü konusunda ser verip sır vermediler.

Galatasaray'ın çekebileceği en güzel kurayı çektiğini düşünüyorum ve son sekiz takım arasına kalmamız işten bile değil. Başarılar Galatasaray !

19 Aralık 2012 Çarşamba

İyilik Meleği Meireles



"Yapmış olduğum bir şey vardır ve bunu kabul ederdim. Cezama katlanırdım ama burada olmayan hayal ürünü suçlamalarla karşı karşıyayım.''



"Hakemin beyanları benim kişilik haklarıma ve imajıma saldırı niteliğinde ve ben bunu aklamak istiyorum."

Cuk Oturacak Transfer: Reto Ziegler


Başkan Fikret Orman'ın da açıkladığı üzere Beşiktaş'ın Reto Ziegler'e karşı ciddi bir ilgisi var. Ziegler de Beşiktaş'ta oynamaya sıcak bakıyor ki görüşmelerin iyi geçtiği haberleri geliyor. İsviçreli oyuncu Beşiktaş için çok doğru bir tercih olacaktır. Keza Kartal'ın en sıkıntılı bölgesinin sol bek olduğunu düşünürsek, o bölgede fark yaratacak bir isim olur. Belki normal şartlarda çok "fark yaratacak" bir oyuncu değil Ziegler ama Uğur Boral'ın bek olarak değerlendirildiği ortamda sınıf atlatır.

Ziegler, Fenerbahçe'de oynadığı bir sene boyunca düzgün karakteri ve oynadığı formaya duyduğu saygıyla takdir toplamış bir adam. Beşiktaş'ın bu seneki başarısının da temelini takım kimyası ve mücadele oluşturuyorken, Ziegler gayet güzel bir katkı olur.

Mevcut kadroda Uğur Boral'ın savunma yetersizliği Beşiktaş'a ciddi zarar veriyor. Ziegler'in varlığı bölgede önlü arkalı bir rahatlık yaratacaktır. İsviçreli oyuncunun maliyetinin de uygun olacağını ve takım içinde soruna yol açmayacağını düşünüyorum. Keza takıma seviye atlatma potansiyeli olan oyuncular için küçük pürüzlere göz yumulmalı.

Umarım bu transfer gerçekleşir. İki taraf için de hayırlı olacak bir anlaşma gibi gözüküyor. Bu arada yukarıda yazdıklarımın hemen hemen tam tersini Nene için düşünüyorum. Nene son derece kaliteli bir adam ama Beşiktaş şu an doğru adres değil.

Az Laf Çok İş, Burak Yılmaz Avrupa'nın Zirvesinde


Bir büyük kulüpte başarısız olduktan sonra bir diğerinde tutunup başarılı olan oyuncuların düşmanları çok olur. Hele ki, Türkiye'nin dört büyük kulübünün hepsini turlayıp en sonunda yerini bulmuş bir oyuncunun. Düşmanı da çok olur, çekemeyeni de... 

Sene başında Burak Yılmaz transferi için "nokta atış" derken, Trabzon civarlarında kendisinin maketleri asılıp yakılıyordu. Burak o dönemden bu yana "Trabzonspor" kelimesini ne zaman ağzına alsa saygıda kusur etmedi. Lakin öfke kendisine olan öfke dinmedi. Yine dedik ki, öfkenin hedefi Burak değil, Burak'ı takımda tutamayan Trabzonspor yönetimi olmalı. Ne emek hırsızlığı kaldı, ne şerefsizliği...

Şimdi Fatih Terim'in yol göstericiliği ile daha da farklı bir boyuta yükselen Burak Yılmaz'ı izliyoruz. UEFA tarafından Şampiyonlar Ligi'nde grup aşamasının en değerli oyuncusu seçilen Burak Yılmaz'ı izliyoruz. Demek ki, bazı şeyler hariçten gazel okumak ile olmuyor. Demek ki, az konuşup çok iş yapmak gerekiyor.

Burak'ın yükselişi Trabzonspor'da Şenol Güneş ile çalışma şansı yakalamasıyla başladı. Kafasını futbola verdiğinde neler yapabileceğini orada gösterdi. Fatih Terim'in hocalığında şu dönemde hem futbolunu geliştiriyor hem de futbola bakış açısını. Burak'ın geçen senelerdeki kadar kendini atmaya yönelik oynadığını söyleyebilir misiniz? Veya topu ayağına beklediğini ve mücadele etmediğini? Kafa atmayı bilmiyor dediğimiz Burak'ın Şampiyonlar Ligi'nde kafayla attığı kaç tane gol var? Bunlar hep gelişim, bunlar hep evrim. Bunlar hep...

UEFA'nın bu onuru Burak'a bahşetmesinin altında "takımını taşımak" yatıyor. Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde yedi gole imza atarken, bunların altı tanesinde onun adı yazıyor. NBA'de de bu böyledir, MVP seçimleri oyuncunun takımını nereye taşıdığı kıstasıyla yapılır. Şu da bir gerçek ki, Burak Yılmaz Avrupa'da Galatasaray'ı sırtladı ve ikinci tura çıkarttı.

Sevilir, sevilmez ama bir oyuncunun hakkını yememek lazım. Burak şu an Türkiye'nin en iyi santrforu ve Avrupa'da da göz önünde olan bir oyuncu. Bu adamın futbolunu değişik şekillerde aşağılamaya kalkmak sadece kendini kandırmak ve pişmanlıktır.

17 Aralık 2012 Pazartesi

Takımın sol bekinin attığı gole gel (video)

Geçen günkü Barcelona - Atletico Madrid maçında Adriano'nun attığı şahane gol. 


http://www.youtube.com/watch?v=alyfWQK-26o

16 Aralık 2012 Pazar

Galatasaray - Fenerbahçe, Zıt Kutupların Denk Güçleri


Derbiye saatler kala maçın kısaca bir değerlendirmesine yapmak istiyorum. Şöyle son birkaç sezona baktığımda kağıt üzerinde bana en denk gelen derbilerden biri oynanacak bu akşam. Savunma konusunda sıkıntı yaşayan iki kodamanın karşılaşmasının gollü geçeceğini sanıyorum ve umuyorum. Keza ev sahibinde özellikle Burak Yılmaz'ın Arena'da boş geçmeyen tavrı ve misafir ekipte Moussa Sow'un müthiş formu bu tezimi destekler nitelikte. Ancak Fenerbahçe oyunu tutup, savunma ağırlıklı bir anlayış güderse beklediğimizden çok daha kısır bir maç da izleyebiliriz. Çünkü Galatasaray'ın bu tarz kalabalık bir şekilde savunma yapan takımlara karşı pozisyon bulmakta zorluk yaşadığını defalarca gördük. Maç saatlerinde şiddetli sayılabilecek bir yağmurun etkili olması bekleniyor ama en azından o Cluj maçındaki zemin fiyaskosunu yaşayacağımızı zannetmiyorum.



Galatasaray'ın bugün sonuca gitmesi için orta saha hattından ekstra verim alması gerekiyor, çünkü karşılarında oldukça kalabalık ve dirençli bir hat olacak. Amrabat - Melo - Selçuk - Hamit dörtlüsüyle sahaya çıkılacağını tahmin ediyorum. Amrabat'ın savunma konusunda zaaf yaratacağı şüphesiz ama bence kesinlikle ilk 11'de yer almalı. Çünkü Amrabat'ın orada olması Gökhan Gönül'ün de hücuma vereceği desteğe bir set çekecektir. Melo'nun da görevi tartışmasız bir şekilde çok kritik. Bu akşam yine gereksiz yere top ezen, hamlelerinde geç kalan ve kötü oynayan bir Melo sahada olursa Meireles'in yönettiği Fener orta sahası oyunun hakimiyetini eline alır, ki Fatih Terim'in tercih ettiği bir durum olmaz. Ayrıca bence bu maç Galatasaray'ın formda ve fiziksel olarak güçlü olduğu bir Elmander'e çok ihtiyacı vardı. Keza Elmander'in orta sahaya vereceği desteği sağlayacak biri yok şu an takımda. Çünkü yine hatırlatmak lazım, orta saha karakterli forvetlerden (Necati - Elmander) santrfor karakterli (Burak - Umut) forvetlere yapılan geçiş de Galatasaray bu sene orta sahada yaşadığı sıkıntının nedenlerinden biri. Unutmadan ekleyeyim, Hamit Altıntop artık oynayacaksa bu maç oynamalı, zaten bu maçlarda fark yaratsın diye kendisine yatırım yapıldı.

Fenerbahçe ise orta sahada sahip olarak oyunu oynayan bir takım. Takımın saha içi lideri ve takımın tamamen şeklini şemalini değiştiren isim Raul Meireles. Portekizli yıldız, oyunu gerçekten doğru oynayan son derece değerli bir oyuncu. Meireles'in yanına koyulan Mehmet Topal ve Baroni ile oluşturulan orta saha üçlüsüyle topa sahip olmayı başarıyorlar. Bu hattın zaafı ise oyunun sıkıştığı anlarda ortaya çıkıyor. Zira yaratıcılığı yüksek bir trio değil. Fenerbahçe'nin orta sahada kalabalık olması kesinlikle Galatasaray'ın hücum efektifliğini düşürecektir ama kendi hücum zenginliklerine bu kadar mücadele gücü yüksek bir maçta ne katacağı benim açımdan merak konusu. Bu akşam da kesinlikle oyunun sıkıştığı anlar olacak, Fenerbahçe'nin o anlarda gizli silahını kullanması gerekir. O da şut tehdidi. Çünkü saydığımız oyuncular hücum yaratıcılıkları düşük olsa da, oldukça şutör oyuncular. Bu arada "Baroni'nin de mi yaratıcılığı düşük?" deniliyorsa, doğrusu ben onu ideal bir oyun kurucu olarak görmüyorum.



Savunma - Forvet karşılaşmalarına gelirsek, bu sefer Galatasaray'ın avantajlı olduğunu düşünüyorum. İki takım da savunma hattında sorun yaşıyor ama Fenerbahçe'nin stoper tandemi iki formda santrforla savaş verecekken, Semih - Dany ikilisi son derece formda bir Sow'u savunmaya çalışacaklar. Sow'un ileride yalnız kalmamasını sağlamak için Dirk Kuyt vereceği destek önemli. Keza Albert Riera, arkasına atılan toplara yetişmekte sıkıntı yaşıyor. Fenerbahçe'nin orta sahadan gelecek uzun toplarla Galatasaray savunmasının bu zaafını işlemeye çalışacağını düşünüyorum.

İki kalede iki önemli kaleci. Biri sakat sakat çıktığı Braga maçında önemli işler yapan Uruguay kedisi Fernando Muslera, diğeri oynadığı derbide maça damgasını vurmuş kaos ve gerilimle büyüyen Volkan Demirel. Bu akşam yenilecek gollerde kalecilerden çok savunmaların hata yapacağını düşünüyorum. Fileler emin ellerde.

İki takım da Avrupa sarhoşluğunu sonunda bu akşam üzerinden atacaktır. Keza Edirne'nin dışında kazanılan o güzel başarılardan sonra kafaların Türkiye'ye dönme süresinin biraz uzadığını düşünüyorum. Artık sayılı saatler kaldı, bakalım sahada ne ile karşılaşacağız.

12 Aralık 2012 Çarşamba

Galatasaray'da Fiyaka Bozuldu, İstikamet Transfer Ocak Ayı



Fatih Terim'in kupa hezimetinden sonra yaptığı açıklamaları bugün okudum. Önümüzdeki kısa bir süre sonra girilecek olan yeni transfer döneminde birkaç oyuncu ile yolların ayrılacağı zaten aşikardı ama bu son mağlubiyet bazı kararları netleştirdi. Tartışmasız ki, Galatasaray'ın kadrosu güçlendirilmeli ve verim almayı bırak, oynadığında zarar veren oyuncularla yollar ayrılmalı.

Öncelikle bir konuya değinmek istiyorum. Terim'in sahaya yedek ağırlıklı bir kadroyla çıkması eleştiriliyor, ki bence haklı bir eleştiri değil. Galatasaray, 5 Aralıkta Braga maçı ile oldukça zor ve sıkışık bir sürece girdi. Braga maçından başlayan ve 23 Aralıkta Trabzon deplasmanıyla son bulacak olan bu süreçte Galatasaray ikisi derbi biri Şampiyonlar Ligi olmak üzere beş maç oynamış olacak. Kusura bakılmasın da, eğer o kadroda bulunan yedek oyuncular şimdi değerlendirilmeyecekse hiç bir zaman değerlendirilmeyecek demektir. Hamit, Emre, Engin ve Elmander gibi düzenli olarak forma giyen ama form durumu düşük oyuncuları oynatarak yedek ağırlıklı bir kadro çıkartmak bence doğruydu. Sorun sahaya çıkan kadronun kalitesinden çok kafalarda. Hala Braga maçının sarhoşluğu ve hafta sonu oynanacak Fenerbahçe derbisi...

Futbolculuk bir iştir ve profesyonellik gereği formayı sırtına geçirip sahaya çıkan her oyuncu elinden geleni ardına koymamalıdır. Bu onun hem para aldığı kulübe borcudur, hem de o kulübün taraftarlarına. Birkaç ayda bir forma şansı bulan oyuncunun sahaya çıkıp ciğerleri acıyana kadar koşup mücadele etmemesini ben anlayamıyorum. Hırsı, hedefleri geçen baharda kalmış olan oyuncularla yola devam etmemek gerek. Böylesine takımcana çok kötü oynanılan bir maç sonrası günah keçisi ilan etmek yanlış olur ama Çağlar Birinci ve Ceyhun Gülselam'ın bu takımda artık işi olduğuna inanmıyorum. Öte yandan Cris'in formunun yükseleceğine hiç inanmıyorum. Son dakikada yapılmak zorunda kalınan bir transfer olduğu için çok fazla eleştirmiyorum ama kötü tercih olduğu aşikar. 

Uzun lafın kısası 1461 Trabzon tokat gibi bir cevap verdi Galatasaray'a. Fatih Terim'e de kim kalsın kim gitsin yarışması için yol göstermiş oldular. Son olarak, Hamit Altıntop'u yuhalayarak hiç bir şey elde edilemez. Form tutamadı diye, elinden geleni yapmaya çalışan değerli bir oyuncuyu kaybetmek kimin işine gelir? Galatasaray'ın işine geleceğini sanmıyorum.

9 Aralık 2012 Pazar

Galatasaray'ın SWOT Analizi


SWOT analizi şirketlerin durum değerlendirmesi yapmak ve bu doğrultuda şirketi etkileyebilecek olan iç ve dış faktörleri saptamak adına kullandığı bir yöntemdir. Ligimizde ilk yarının bitmesine 2 hafta kala, bir SWOT analizi yapmanın Galatasaray’ın ne olup ne olmadığıyla ilgili bir resim ortaya koyacağını düşünüyorum.

Strengths (Güçlü yanlar): Yerli çekirdek, Fatih Terim, bireysel olarak kaliteli oyuncular,
Weaknesses(Zayıf yanlar): Savunma, takım oyunu, yabancıların formsuzluğu,
Opportunities(Fırsatlar): Şampiyonlar Ligi etkisinde transfer
Treaths(Tehlikeler): Sakatlıklar, yanlış transfer, lig şampiyonluğunun kaybedilmesi,

Güçlü Yanlar

“Galatasaray’ın güçlü olduğu noktalar” başlığı altında konuşuyorsak en yukarı yazılacak iki madde çok net; Yerli çekirdeğin sağlamlığı ve Fatih Terim. Galatasaray, 2000’li yılların ortalarından itibaren yerli oyuncu kalitesinde ciddi bir sıkıntı yaşamaya başladı. Altyapıdan gelen oyuncuların, gerek yeterli düzeyde olmaması gerekse yeterli şans alamamaları sonucunda öz kaynaklardan bir katkı gelmedi. Öte yandan Fenerbahçe, değerlerinden daha da fazlasını verme pahasına piyasadaki kalburüstü Türkleri kadrosuna katmaktan çekinmedi. Hal böyle olunca Galatasaray kadrosuna ne kadar kaliteli yabancılar da katılsa, takım olarak bir seviyenin üstüne çıkılamadı. Şu an geldiğimiz noktada ise Türk oyuncu kalitesi olarak ziyadesiyle iyi bir Galatasaray görüyoruz. Yarısı Trabzonspor orijinli olan bu çekirdek Galatasaray’ın esas gücünü oluşturuyor. Düşünün ki, Türkiye’de bir şampiyonluk adayından bahsederken hücumun üç güç merkezi (Selçuk-Umut-Burak) Türk olarak yazılabiliyor. Sadece bu üçlü de değil. Orta sahada Hamit’in varlığı, Engin ve diğer rotasyon oyuncularının iş yapması, savunmada ise Semih Kaya’nın varlığı çok değerli.

Galatasaray’ın en büyük artılarından biri de tabi ki Fatih Terim. Onu uzun uzadıya tekrar anlatmaya gerek olduğunu düşünmüyorum fakat büyük bir lider olduğunu tekrar tekrar not düşmek lazım. Gerektiği zaman riskin en büyüğünü almaktan çekinmeyen, gerektiği zaman ise oyuncusuna fırçanın alasını atan ve ateşleyen bir teknik adamın varlığı izleyenleri rahatlatıyor. Galatasaray’ın ezeli rakiplerinin de teknik direktörlerden sıkıntı yaşadığı şu zamanlarda Terim’in önemi daha da anlaşılıyor.

Galatasaray birçok alanda sıkıntı yaşıyor. Ancak şu an hala lider ise bunun iki nedeni var; rakiplerin anlamsız birçok puan kaybetmesi ve bireysel olarak kaliteli oyunculara sahip olmak. Yani Galatasaray, çok kötü de oynasa bir anda oluşan bir pozisyon neticesinde gole ulaşabiliyor. Amrabat tel tel dökülse de muazzam bir orta kesiyor, biri çıkıp topa dokunuyor ve gol oluyor. Orta sahadan uzun bir top geliyor, forvetlerden koşu geliyor ve yine gol bulunabiliyor. Bu oldukça değerli bir özellik ama aslında bir o kadar da tehlikeli.

Zayıflıklar

En yukarı, en en yukarı yazalım savunma diye. Geçen sezon Galatasaray’ın başarısının anahtarlarından biri takım savunmasıydı. Birkaç ay içinde bir takımın savunmasının bu kadar düşmesi enteresan ama nedenleri de gözümüzün önünde aslında. En temel nedenler; geçen sene oynanan 4 orta sahalı anlayıştan vazgeçilmesi ve Tomas Ujfalusi’nin sakatlığı. Hemen “Galatasaray, bu sene de dört orta sahayla oynuyor yea” demiş olabilirsiniz, haklısınız da, ama geçen sene oynanan anlayış net orta saha karakterli dört oyuncuyla o bölgeyi kalabalık tutmak üzerineydi. Bu sene ise kanatlar daha çok ofansif olarak görev alıyor. Hele ki Amrabat oynuyorsa sol kanat savunmasını unut. Bu durumun dengesini tutturmak gerekiyor. Hamit’in geçen seneki Engin’e kıyasla daha az yırtıcı olması ve Amrabat’ın savunmayı arka planda tutması şu an için bu dengeyi sağlamakta sıkıntı yaratıyor. Buraya kadarki kısım işin “takım savunması” kısmıydı. Bir de savunma dörtlüsü sıkıntısı var ki, bu sorunu tamamen Ujfa’nın sakatlığına bağlayabiliriz. O tartışmasız olarak savunmanın beyni ve koordinatörüydü. O olmayınca savunma hattı bireysel olarak önemli oyuncular olsa da birlikte oynadıklarında “çaylak” bir görüntü çizen Semih – Dany ikilisine kaldı. Güven vermiyor.

Bir kez daha geçen seneye dem vuralım, takım oyununda bu iki sezonu kıyaslarsak ciddi bir uçurum var. Bunun nedeni de geçen seneki kolektif anlayıştan kopulmuş olması. Neden? Orta saha karakterli forvetler yerine santrfor karakterli oyunculara dönüş yapılması ve bir kez daha kanatlar. Necati ve Elmander’in orta sahaya verdiği katkıyı bu sene Umut ve Burak’ta göremiyoruz. Top Galatasaray’dayken çoğunlukla Umut / Burak ikilisinin rakip savunmanın çizgisinde, arkaya kaçmak için hareketlendiğini görüyoruz. Bu durum başlı başına bir gol tehdidi yaratırken, diğer yandan orta sahanın efektifliğini düşürüyor ve Selçuk’un yardımlaşacağı oyuncu sayısını azaltıyor. Bu işin de dengesi tutturulmalı.

Son olarak da yabancı oyuncuların formsuzluğundan bahsetmek gerekiyor. Genellikle şampiyonluklar güçlü bir yerli çekirdeğin üzerine kaliteli yabancıların monte edilmesi ve iyi bir teknik adamın varlığıyla gelir. Geçtiğimiz sezon şampiyonluğa ulaşılırken Galatasaray bütün yabancılarından maksimum verim almıştı. Ancak bu sezon başını Melo’nun, Amrabat’ın Eboue’nin çektiği yabancıların formsuzluğu söz konusu. Bu formsuzluk ortamında Riera’nın küllerinden doğduğuna şahitlik etsek de lig maratonunda bu şekilde gitmek zor. Kesinlikle yabancı oyuncuların vites yükseltmesi gerekiyor, hatta ve hatta yabancı transferi de gerekiyor.

Fırsatlar

Galatasaray’ın çok önemli bir kadrosu var. Sadece birkaç bariz eksik göze çarpıyor. Bu noksanları da mantıklı iki-üç transfer hamlesi yaparak kapatmak mümkün. Hele ki, Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkma başarısının yakalandığı şu dönemde. Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkmak demek hem lokum gibi para demek, hem de prestij demek. Bu başarı, transfer piyasasına girecek olan Galatasaray’ın elini oldukça rahatlatacak.

Peki, hangi bölgelere takviye yapmak gerekiyor? Savunma hattı listenin yukarılarında. Hatta sol bek ve stoper alternatifi olmak üzere bence iki takviye gerekiyor ama en azından bir takviye kesinlikle yapılacaktır diye tahmin ediyorum. Ujfalusi’nin sol ayaklısı? Ön tarafa geçecek olursak, demin bahsettiğim eksikliklerden dolayı, orta saha hattıyla hücum hattını bağlayacak bir oyun kurucu eksikliği hissediliyor. Ancak bu transfere bir “10 numara” gözüyle bakıyorsak çok ama çok dikkatli olmak gerekiyor. İşin ucunda vezir olmak da var, rezil olmak da. Rezil olurken de büyük bir maddi külfete girme tehlikesi var. Kısacası konu 10 numara transferiyse, üzerinde ekstra kafa yorulmalı. Benim tercihim Diego tarzında bir oyuncu yerine Sneijder tarzında bir oyuncu olurdu. Tarzında diyorum, Sneijder demiyorum. O iş çok zor. Son olarak da bir kanat oyuncusu rica ediyorum. Hatta bu rica için önerim de hazır; Kerim Frei. Zaten ilgileniliyor, gidip alınsın temiz temiz.

Tehlikeler

Şampiyonlar Ligi’nden elenmeyi bir tehdit olarak görmüyorum keza bana kalırsa bu aşamadan sonra normal sonuç olur. Galatasaray’ın henüz bu seviyede başarılı olabileceğini düşünmüyorum. Ancak kazın ayağı Türkiye’de öyle değil. Meireles transferiyle turnayı gözünden vuran Fenerbahçe’nin, bu transfer döneminde de aktif olacağını tahmin etmek zor değil. Beşiktaş da öte yandan Oğuzhan Özyakup’un yükselişiyle puan tablosunda tepelere tırmandı. Yani ikinci sömestrde emek olmadan yemek olmayacak.

Transfer ihtiyacından bahsettik, lakin bu ihtiyacın geçmiş yıllarda önemli transfer fiyaskolarına dönüştüğünü de tecrübe ettik. Bu ihtiyaç da önemli bir tehlike yaratıyor. İnce eleyip sık dokumak, takıma en uygun en çok verim verecek oyuncuyu seçmek gerekiyor. Şampiyonlar Ligi’nden güzel para geldi diye, har vurup harman savrulursa (Ünal Aysal gibi bir iş adamının bu hataya düşeceğine hiç inanmıyorum o ayrı) düşüş kaçınılmaz olur.

Son olarak da her futbol takımının kaçınılmaz tehlikesi, sakatlıklar. İnsan ister istemez düşünüyor, Semih’in ya da Burak’ın sakatlandığını. Planlar böyle bir durumda ister istemez ciddi sıkıntıya girer.

3 Aralık 2012 Pazartesi

Wesley Sneijder'in İhtimali Bile Fantastik



Şu son günlerde Fenerbahçe ile adı sıklıkla yan yana gelen bir yıldız, Wesley Sneijder. Şahsen benim de çok beğendiğim ve özel bir yetenek olarak gördüğüm bir adam. Kalitesiyle ilgili çok fazla yazıp çizmeye gerek yok aslında. Keza yıllardır İnter'de orta sahanın beyni görevini görüyor. Ondan öncesinde de Real Madrid ve Ajax gibi diğer devlerde forma giymiş bir isim. Gerçekleşmesini oldukça zor gördüğüm ama gerçekleşmesi halinde bir çok kişiye küçük dilini yutturacak bir transfer olur.

Wesley Sneijder yeni ve daha hızlı oynamaya çalışan Fenerbahçe için biçilmiş kaftan. Mehmet Topal ve Raul Meireles'in yerinin garanti olduğu "yeni nesil Fenerbahçe"nin takım içi lideri olur. Pas trafiğinin maestrosu, hücumun çilingiri olur. Yılların üst düzey futbol tecrübesiyle, ne zaman ne yapması gerektiğini bilen bir akıl olur. Keza Sneijder demin de dediğim gibi Fenerbahçe'nin tam ihtiyaç duyduğu bir oyuncu tarzı. Belki Alex kadar gol atıp, asist yapmaz ama işin hücum aklı kısmında onun kaybettirdiklerini takıma kadar, hem de bunu yaparken orta sahada mücadele etmeyi bırakmayarak.

Öte yandan Hollandalı yıldızın şu anki kontratı yıllık 6 milyon avro değerinde. İnter'in son teklifi senelik 4 milyon civarında ve kabul görmedi. Yani bu da demek oluyor ki, Fenerbahçe'nin 4 milyondan fazla bir miktarla kapıyı çalması gerekiyor. Benim için tartışmasız çok yüksek bir miktar, keza sanıyorum ki şu anda Fenerbahçe kadrosunda maksimum kontrat senelik 2.8 milyon avro civarlarında. Yani bahsettiğimiz miktarlar takım içi ekonomik düzenin de bozulması anlamına gelir. 

Sneijder Fenerbahçe forması giyer mi, giymez mi bilmem ama isminin bile çok heyecan verici olduğunu söyleyebiliriz. Bakalım Fenerbahçe maddi olarak fedakarlık yapıp, Sow gibi, Meireles gibi, Kuyt gibi kaliteli yabancılarına bir yıldız daha ekleyebilecek mi...