12 Şubat 2012 Pazar

Nba’in son Fetişi: Jeremy Lin!



Tartışmasız şu sıralar hem Amerika’daki hem de bütün dünyadaki NBA fanlarının ağzından düşmeyen tek isim; Jeremy Lin. Kimdir peki bu sakızdan çıkan ve çöküşe girmiş bir takımın umudu olan Çin asıllı genç adam? Başka bir yerden okuyup, bilgi alıp kendi yazımmış gibi yazmayı sevmem; o yüzden genç NBA’in şu sıralar reyting rekorları kıran bu genç yıldızının detaylı hayatını öğrenmek isteyenler buraya http://www.yazihaneden.com/?p=392 buyursun.. Ben şimdi hayatından çok Knicks ve saha içi perspektiflerinden bakıyorum.

Öncelikle şurası kesin ki, New York’un en büyük saha içi sorunlarından birine ilaç oldu Lin. Hem de ne ilaç.. Sene başından beri mobil kullanabileceği uzunları varken Pick&Roll hücumunun “Pi”sini bile oynayamayan Knicks bir anda, uzunlarını içeri devirir oldu. Knicks’in şu son iki maçını sırf Lin odaklı izledim ve şunları not aldım kendime. Bu genç adamın doğuştan gelen bir saha görüşü var. Ancak bu saha görüşünü kullanmak yanında 2 özelliği daha gerektirir; Zekâ ve pas yeteneği. İşte bu tehlikeyi doğuran üçlüye bir arada sahip Jeremy. Zeki basketbolcuları zaten her zaman sevmişimdir. Keza sürekli aynı şeyi yapsalar bile onu yaparken çıkabilecek engellere anlık çözüm üretebilirler. Lin’de de bu değerli özellik mevcut. Kısacası bu saydıklarım aslında “iyi bir oyun kurucu”nun temel katmanları. Keza bu üçü olmadan değerli bir oyun kurucu olamazsınız, bu üçlüyü temel alıp üzerine koymak ise yine sizin elinizde.

Lin’in enteresan yanlarından biri demin saydıklarım da dahil olmak üzere hiçbir özelliğinin mükemmel olmaması. Ne muhteşem bir pasör, ne çok iyi bir şutör ya da Derrick Rose kıvamında dribblingleri var. Ancak hepsini de yapabiliyor. Pas yeteneğini iyi görmeme rağmen paslarını daha iyi yapan şeyin zekâsı olduğunu düşünüyorum. İzleyince ışıltılı ve sihir kokan paslarını bulmak zor ama her zaman doğru kişiyi topla buluşturma çabası ve düzgün pasları onu etkileyici bir asist kaynağına dönüştürüyor.



Genç oyuncu çok hızlı bir ilk adıma sahip ki bu da onu savunulması zor bir oyuncu yapıyor. Müthiş süratli bir oyuncu diyemeyiz, örneğin bir John Wall kıyaslaması olmaz. Ancak hızlanma ve kısa sürede potaya gitme konusunda üst düzey bir adam. Potaya giderken de “kanalları bulma”da çok ama çok başarılı. Yani beklenmedik bir anda beklenmedik bir hamle yapıp yolunu bulabiliyor. İstikrarlı bir dış şutu yok, hatta üçlük çizgisinin gerisinden kötü diyebiliriz ama orta mesafeden boş bırakılmaması gereken bir isim. Boş şutu bulunca tereddüt etmeden kaldırıp isabeti bulabiliyor. Oynadığı ve şov yaptığı her maçın ardından kendine güveni biraz daha artıyor ama ben bu skorer kimliğinin çok uzun süreceği kanaatinde değilim. Şut şansı da şu sıralar genç oyuncunun yanında. Keza Knicks’in Lin’den bekleyeceği esas katkı da skor üretmesi değil normal şartlarda; oyunu yönetmesi ve uzunları verimli kullanması. Ancak Amare ve Melo’nun yokluğunda skor yükünü taşıyabilmiş olması da tabi ki kendisi açısından önemli bir veri.

Jeremy Lin aynı zamanda alışılagelmişin dışında bir genç adam. Lakers’la oynadıkları maça fantastik bir başlangıç yapmasına rağmen, takımını doğru kullanamadığını düşündüğü için, devre arasında oturup ilk yarının kasetini izlemiş ve nerelerde ne yapması gerektiğini tartışmış. Bir oyuncunun, hadi bir oyuncu demeyelim şöyle anlatalım; hemen hemen bütün dünyadaki NBA takipçilerinin gözünün üzerinde olduğu bir oyuncunun bu denli alçak gönüllü ve şımarmamış olması kişilik envanteri açısından çok belirleyici. Düşünüyorum da John Wall, DeMarcus Cousins falan böyle bir ilgi görse.. Aman yarabbi, neyse ikisi de Washington’da oynuyor zaten.

Şimdi de gelelim işin goygoylama kısmına. İlk olarak şunu fark etmek gerekiyor; şapkadan bir Allstar çıkmadı. Geçen gün twitter’da “Kobe maç sonunda Lin’in imzalı fotoğrafını istemeliydi” tarzında bir şey okudum ki, insanın şöyle sıkı bir “oha” çekesi geliyor. Biraz yavaş olun be arkadaş. Ancak çok da şaşırmamak lazım, çünkü bu çocuk Knicks’te parladı ve belki de açık ara NBA’in en goygoycu medyasının olduğu şehir. Az biraz biri parlasa hemen boynuna sarılıp “aslanım, koçum, en iyisi bu çocuk en iyisi!” moduna girdiklerini biliyoruz (bknz. Landry Fields, Iman Shumpert). Tabi ki, ortaya koyduğu performans katiyen azımsanacak ve göz ardı edilecek bir düzeyde değil. Bu ışıltıyı şu günlerde hak ediyor da zaten. Ancak bu ilginin 2 boyutu daha da var. Jeremy Lin gerçek anlamda bir başarı öyküsü. Amerika da bayılır böyle başarı hikayelerini parlatıp sunmayı. O yüzden şu an bulunmaz hint kumaşı Çin asıllı Kaliforniya doğumlu genç gard. Diğer bir reyting ise Lin’in Çin asıllı olmasından kaynaklanıyor. Yao Ming’den sonra NBA’in ilk uzak doğulu yıldızı/reyting kaynağı oldu Jeremy. Bu durumun sonucu olarak Amerika’da yaşayan ve ırkçılıkla mücadele eden ezilmiş uzak doğulu göçmenlerin kahramanı oldu bu genç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder