22 Şubat 2013 Cuma

Galatasaray'a Taktik Bulmaca



Drogba ve Sneijder transferleriyle beraber muazzam ofansif silahlara sahip bir takıma dönüşen Galatasaray'ı şimdi esas sınavı bekliyor. Yetenekli ve büyük profilli bu kadar oyuncuyu belli bir sistem içerisinde ve maksimum verimi alarak oynatmak... Çok zor bir durum olduğu ve keskin teknik direktörlük ve insan yönetimi becerileri gerektirdiği kesin ama Terim'in ideal sistemi bulacağına inanıyorum.

Bu geçiş dönemi tabi ki sıkıntılı olacak ama aslında sıkıntının en büyüğü şimdiden geride kaldı. Çünkü bu takım öyle ya da böyle maksimum performans göstermese de Türkiye sınırları içerisinde büyük sorunlar yaşamaz. Kişisel olarak skor tabelasını değiştirebilecek o kadar çok isim var ki taktiğin, sistemin sıkıştığı anlarda saman alevi misali parlayıp ihtiyaç duyulan hamleyi yapabilirler. Şampiyonlar Liginde ise durum o kadar kolay değil. Avrupa'nın son on altı takımı arasına girmiş herhangi bir takıma karşı sahaya çıkıldığında uyum gerekiyor, sistemli oynamak gerekiyor, oturmuş savunma anlayışları ve yardımlaşma gerekiyor. Kısacası gerekiyor da gerekiyor. Zaman bu tarz durumlarda bir numaralı ilaçtır ama ilacı da doğru yere uygulamak lazım. Yani şimdiden takım için toplam faydada maksimumu getirecek bir sisteme ve oyun anlayışına karar vermek ve üzerinde durmak gerek.

Galatasaray için hangi dizilişin doğru olduğunu net bir şekilde söylemek zor. Bu yüzden eski ÖSS alışkanlıklarımızı hatırlayıp "şık eleme" metodunu kullanmayı öneriyorum. Örneğin; Wesley Sneijder'in sol açıkta oynadığı formasyonları silip atabiliriz. Sneijder solda mücadele edecek ve beke yardıma gelecek bir oyuncu değil. Devam edelim. Üçlü savunmaya dönüp orta sahayı kalabalıklaştırma seçeneğini de toptan silebiliriz keza koyacak üçüncü savunma oyuncusu bile mevcut değil. Keza ileri hatta dönecek olursak Drogba'nın yeri de belli. Santrfordan başka bir yere kaydıramayız. Çift forvet yaparsak da, Sneijder'in sol kanatta oynayamadığını da eklemiştik, orta sahanın orası Sneijder ve Selçuk'a kalıyor ki oldukça yumuşak bir hat yaratır. Ne yapsak ne yapsak diye düşündüğümüz şu dakikalarda toplam faydada maksimuma yaklaşabilecek iki diziliş kağıt üzerinde ön plana çıkıyor. Fatih Terim'in denediği 4-3-1-2 ve 4-3-3 / 4-2-3-1 karışımı. 

İki dizilişin de getirdikleri ve götürdükleri var. Mesela 4-3-1-2'de şimdiden çok iyi anlaşmaya başlayan Drogba - Burak ikilisini yan yana koyup, arkalarında Wesley Sneijder'i oynatabiliyoruz. Bu üçgenin kurulduğu hemen her maçta Galatasaray bir şekilde golü bulur. Bu durumda orta saha üçlüsü ideal durumda Melo - Selçuk - Hamit'ten oluşuyor. Artık dezavantajları saymaya başlayabiliriz. Öncelikle ileride yer alan üçlü büyük bir hücum pres dezavantajı yaratıyor. En azından şu an için. Drogba ve Sneijder'in kondisyon olarak yeterli seviyede olmamaları da bu durumu tetikliyor tabi ki ama hücum pes bu üçlüyle ne kadar yukarı çıkartılabilir şu an için kestiremiyorum. Öte yandan bu dizilişle sahaya çıkılınca kanat savunması tam bir korku filmine dönüşüyor. Hücum hattından gerek destek gelmemesi ve orta sahada oynayan üç kişiden iki tanesinin kanat özelliklerinin olmaması rakip için büyük avantaj yaratıyor. Rakip kolay bir şekilde oyunu çizgilere yayıp atağa kalkabiliyor ve Galatasaray'ın bekleriyle karşı karşıya kalıyor. Riera ve Eboue'nin orta sahaya destek vermesi ve bu 4-3-1-2'de adeta "açık" gibi oynamaları şart. Ancak rakip sürekli bu bölgeden üzerine gelirken gerekli ofansif katkıyı vermek de kolay değil. Eh, bekler yeteri kadar hücumun içinde olmadığı zaman Galatasaray'ın oyunu sıkışıyor ve sağlı sollu varyasyonlar yapılamıyor. Zaten kanatsız oynamak başlı başına zor iş. Öyle ya da böyle Galatasaray'ın bu dizilişle sahaya çıkıp verimli olabilmesi için çok ama çok çalışması gerekiyor. Terim'in öğrencilerinin forvetiyle, orta sahasıyla, savunmasıyla "bütün" bir görüntü çizip sahayı doğru parsellemesi lazım. Öğretilebilir bir durum durum olduğunu düşünüyorum ama dediğim gibi kolay değil.

Gelelim 4-3-3'ümüze. Bu dizilişte Wesley Sneijder'i orta sahanın ortasına Selçuk İnan'ın yanına Felipe Melo'nun önüne yerleştiriyoruz. Wesley, kanatta tek başına adam kovalamayı fiziksel olarak kaldıramaz ama hiç bir zaman mücadeleden kaçan bir oyuncu olmamıştır. Üçlü orta sahanın sol içinde görev aldığı zaman bu bölgede gereken presi yapacağından şüphem yok. Burada esas soru işareti hücum üçlüsünü kurarken karşımıza çıkıyor. Drogba'yı yeniden santrfor olarak yazıyoruz, orası tamam. Ancak bu dizilişte müthiş bir form tutan ve bitiricilik konusunda kendisini inanılmaz geliştiren Burak Yılmaz'ı Drogba'nın yanından kopartmış oluyoruz. Burak'ın daha alışık olduğu yer sağ açık olduğu için normal durumda o bölgeye yazıyoruz ama sol kanada yazıp, kendisinden içeri doğru kat ederek şut çekmesini bekleyebiliriz. Her iki durumda da alacağımız verimi düşüreceğiz. Aklıma gelen en iyi çözüm top Galatasaray'dayken Burak'ın Drogba'ya biraz yaklaşması ve Eboue'nin kanat görevini üstlenmesi. Hamit'in orta üçlüde yer alması top Galatasaray'dayken çift forvete dönmeyi kolaylaştırabilir ama o zaman da Melo'dan feragat etmek gerekiyor ki bu kadar hücum ağırlıklı bir kadroda onun gibi bir durdurucuya ihtiyaç var. İşte bu noktalarda bizim fazla ahkam kesmeyip işi Fatih Terim'e emanet etmemiz lazım. Çünkü bu getirisini götürüsünü en iyi değerlendirecek adam odur. 

Şu an elde bulunan kadroyla Galatasaray'ın belli bir dizilişle net bir futbol oynaması zor gözüküyor. Oyuncuları biraz daha elastik kullanıp optimum bir oyun şeklinin ortaya çıktığını zaman içinde görmemiz muhtemel. Bakalım bu arada ne gibi krizler ve sıkıntılarla karşılaşılacak.

21 Şubat 2013 Perşembe

İlk Hamle Houston'dan; Thomas Robinson Rockets'ta



Nba'de takas döneminin sona ermesine saatler kala ilk hamleler Houston Rockets'tan geldi. Hem de oldukça güzel hamleler.

Houston Rockets: Thomas Robinson, Francisco Garcia, Tyler Honeycutt, Suns 2. tur draft hakkı

Sacramento Kings: Patrick Patterson, Cole Aldrich, Toney Douglas, Rockets 2. tur draft hakkı

Phoenix Suns: Marcus Morris

Rockets, son iki senede kurduğu genç ve yetenekli "Jeremy Lin - James Harden - Chandler Parsons - x - Ömer Aşık" çekirdeğindeki son boşluğu da bu takasla beraber doldurmuş oluyor. Karşılığında çok da fazla bir şey ödemeden Thomas Robinson gibi bir genç yeteneği takıma katmak son derece başarılı bir hamle. Marcus Morris'i de ikinci tur draft hakkı karşılığında Suns'a yollayarak hem küçük finansal bir ayar çekmiş oldular hem de T-Robinson'a daha fazla oynama süresi sağladılar. Chandler Parsons'ın da zaman zaman 4 numarada kullanılabileceğini düşünürsek bu pozisyonda artık pek sorun yaşamazlar. Hatta Robinson'ı Ömer'i alternatiflemek adına maç içinde 5 numaraya da kaydırabilirler ara sıra.

İşin Kings cephesini anlamak mümkün değil. Olayın içinde Kings adı geçtiği zaman zaten insana sancılar girmeye başlıyor. Zaten tuhaflıklarla dolu bir takımın var, bir de neden gidip potansiyelli genç adamlarından birini böyle bir teklife verirsin benim aklım almıyor.

Pheonix ise Markieff Morris'in kardeşi olan Marcus Morris'i bünyesine aldı. Rebuilding'in eşiğinde olan Suns için çok gerekli bir hamle mi emin değilim ama zararı da olmaz.

Takasın kazananı: Tereddütsüz Houston Rockets
Takasın kaybedeni: Sacramento Kings
Orta Şekerlisi: Pheonix Suns

Galatasaray 1 - 1 Schalke 04, Yenilmezsen Umut Tükenmez



Rakip kim olursa olsun, ne kadar eksik şekilde sahaya çıkıyor olsun burası devler arenası ve farklı bir seviye. Şampiyonlar Liginde maç kazanmak kolay değil. Büyük konsantrasyonu iyi oyunla birleştirmek gerekiyor. Belki her şeyden önce de takımın bütün olarak oynaması gerekiyor. Aksi durumda bugünkü gibi zor durumlar yaşanabiliyor. 

Evet, belki grup aşamasında "yenilmemek" puan toplamak açısından özellikle önemli ama Şampiyonlar Liginde yenilmemek her zaman önemli. Bugünkü 1-1'lik skor da elbette avantajlı bir sonuç değil ama umutsuz olmak için de neden yok. Bu gece istediğini alan (ve hakederek alan) taraf belki Schalke oldu ama tur hala ortada. Rövanş karşılaşmasında da sonuç ne olur kestirmek zor ama iki ekip de hem atar hem kalesinde gol görür.

Schalke ve Galatasaray'ın kadro yapıları birbirine benziyor. İki takımın da savunma zaafları ve önemli hücum silahları var. Ancak iki ekip sahaya çıktığında "daha takım" olan taraf şüphesiz ki Almanlar. Bu durumda Drogba ve Sneijder'in takım yapısını değiştiren oyuncular olmasının da etkisi var elbette. Bu oyuncuları takıma uygun bir şekilde yerleştirme sürecinde bu tarz zorluklar yaşanacak, kaçarı yok. 

Bugün kadro kurmak inanılmaz zordu. Bir tarafta oynadıkça daha iyiye giden Sneijder ve ilk maçında direkt etki yapmış bir Drogba varken, diğer tarafta uzun süredir kullanılan bir sistem var. Terim elindeki bütün kozları sahaya sürerek başladı bence. Bir tek Eboue - Sabri tercihi üzerinde konuşulabilir cinstendi ama Terim'in geçtiğimiz gün basın toplantısında Eboue'nin hazır olmadığını söylediğini unutmayalım. 

Galatasaray'ın ideal ve en güçlü kadrosunda Sneijder - Burak - Drogba üçlüsü sahadaki yerini almalı. Keza birbirlerini çok iyi tamamlayan ve üst düzey bir trio. Avrupa'nın gözde forvetlerinden birine dönüşen Burak'ın yanına böyle iki "besleyiciyi" koymak çok tehditkar. Bu arada Burak'ın bugün attığı gol de şahaneydi. Neyse. Esas olay bu üçlüyü bir arada kullanırken oluşacak olan dezavantajları minimize etmek. Nedir bu dezavantajlar? İlk olarak hücum pres, sonrasında ise oyunun kanatlara efektif olarak açılamaması. Drogba'nın fiziksel olarak (kondisyon) üst düzeye çıkmasıyla beraber presin seviyesi bir adım yükseltilebilir ama bu üçlüyü bir arada oynatınca kanat kimlikli oyunculara yer kalmıyor. Fatih Terim'in bu duruma bir çözüm bulması gerekiyor ve o da zaten en büyük mesaiyi buna ayırıyordur.



Bir paragraf da Melo - Selçuk ikilisine de. Geçen sezonun kahramanları bugün şahane maç çıkarttılar. Ligde cezalı olan Melo'nun bu kadar iyi bir dönüş yapması Galatasaray orta sahası için özellikle uluslar arası platformda çok büyük önem taşıyor. Selçuk ise büyük yürek örneği gösterdi. Burak'a yaptığı güzel asistin yanında maç boyunca koştu ve rakibe boş alan bırakmamaya gayret etti. Oyunun Galatasaray adına bir numarasıydı.

Galatasaray'ın hücum hattı ustalardan oluşuyor, buna şüphe yok. Fakat arka taraf tamamen Ay'ın Karanlık Yüzü. Galatasaray'ın savunma zaafları olduğunu herkes biliyor ama olay sadece "savunma zaafı" değil. Esas eksiklik geride bir ustanın, bir koordinatörün olmaması. Örneğin; bugün sağlıklı bir Ujfalusi sahada olsaydı, belki Dany'nin o amatörce çıkışı yapmasını engellerdi. Atletizm eksiği, taktiksel eksiklik gibi konuları bir şekilde kapatabiliyorsunuz ama mental olgunluk ve liderlik gibi özellikler ne yazık ki kolay bulunamıyor. Ancak bu özellikler de zamanla ve tecrübeyle kazanılan değerler. Semih'ten o konuda umutluyum ama Dany için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Yedek stoper için ideal bir isim olarak kariyerine devam edecek gibi.

Kısacası ben deplasmandan umutluyum. Bu takım oynadıkça, birbirine alıştıkça iyiye gidecek bir takım. Almanya'daki maçın Galatasaray adına daha iyi geçeceğini düşünüyorum. Unutmadan ekleyeyim; Hamit de artık atsın şu golü. Bu kadar fazla direkten dönmek sadece şansla açıklanamaz. İsterseniz Fatih Terim'e sorun.

18 Şubat 2013 Pazartesi

Fenerbahçe'nin Deplasman Karakteri


Fenerbahçe tam anlamıyla bir deplasman takımına dönüştü. Hızlı ve efektif forvet oyuncuları, kalabalık ve sağlam bir orta saha hattı ile savunma konsantrasyonunu düşürmeyen ve oyunu istediği tempoda götürmeye çalışan bir takım var karşımızda. Sezonun ilk yarısında Kadıköy'ün dışına çıkınca üç puanı zor bulan Fenerbahçe, yeni anlayışıyla deplasmanlarda istediği sonuca ulaşmayı başarıyor. Bu durumun tabi ki bir kaç nedeni var.

İlk olarak takım savunması. Defans hattının fazla güven vermemesi üzerine orta sahayı biraz daha savunma karakterli oyuncularla kuran Kocaman, takım savunmasını belli bir düzeye çekmeyi başardı. Orta saha üçlüsünde sahaya çıkan Baroni dışındaki her oyuncu savunma karakterli. Mehmet Topal olsun, Emre olsun, Meireles olsun kim çıkarsa çıksın belli ölçüde mücadele sergileyen adamlar. Tabi ki bu sistemi şu an için işleten adam Emre Belözoğlu. Sıkışık alanlarda kısa ve doğru paslarla takımını rahatlatan da Emre, ileriye topu taşıyıp takımını atağa çıkartan da. Ancak dediğim gibi bu oyun yapısı daha çok deplasman anlayışına uyuyor. Keza net bir oyun kurucunun olmaması, iyi savunma yapan rakiplere karşı sıkışık maçlarda yaratıcılık problemi çıkartacaktır. O günlerde Fenerbahçe takımsal bir yaratıcılıktan çok Sow'un veya Webo'nun kişisel bitiriciliklerine bakacaktır. 

Trabzonspor'a karşı son derece başarılı bir maç çıkarttı Fenerbahçe ama bu performansın sürekli olması önemli. Çünkü Trabzonspor zaten özel ve motivasyonu yüksek bir maçtı. Bir de Bamba'nın hediyesi gelince, Trabzonspor'un gardı çok çabuk düştü ve Kocaman'ın takımı maç boyunca kedinin fareyle oynadığı gibi oynadı. Fenerbahçe'nin bu hafta sonu Kadıköy'de ağırlayacağı Kasımpaşa'ya karşı göstereceği performans şampiyonluk yolunda çok önemli bir veri olacak. Bakalım Kocaman'ın takımı bir eşiği de atlayabilecek mi...

16 Şubat 2013 Cumartesi

Akhisar 1 - 2 Galatasaray, Drogba'nın Gecesi!



Futbol ekip işi. Diğer hemen hemen her işte olduğu gibi ekibin uyumlu olması gerekir. Birbirine uygun ve kaliteli parçalarla yola çıkarsanız, başarısızlık ihtimallerini minimize edersiniz. Keza her ekipte bir lider vardır. O lider, elini taşın altına koyandır, sıkışık durumlarda sorumluluk alan ve fark yaratandır. Galatasaray'ın liderinin kim olduğu bugün tescillendi. Didier Drogba bu kaliteli ekibin lideri ve tam anlamıyla "çileği" desek doğru konuşmuş oluruz.

Futbol bir uyum işi dedik. Bu önermenin ne kadar doğru olduğunu bugünkü maçı tekrar izleyip kendi kendimize kanıtlayabiliriz. Umut'un ve Yekta'nın oyunda olduğu dönemdeki pas trafiğinin verimsizliğiyle, son 30 dakikayı bir kıyaslayalım. Sneijder'in, Drogba'nın "topu bekletmeden", eveleyip gevelemeden dikine pas atmasının takıma nasıl bir canlılık getirdiğini görelim. Drogba oyuna girer girmez Sneijder istediklerini çok daha rahat uygulayabilmeye başladı. O daha rahat oynayınca, Selçuk da oyunun içine daha çok girmeye başladı. Öte yandan Amrabat'ın varlığı ise en azından oyunu açmak için olumlu bir durum. Belki kendisinden yeteri kadar verim alınamıyor ama Galatasaray sahaya dizildiğinde sol kanatta biri oynayacaksa, o adam şu an için Amrabat olmalı.

Umut - Burak ikilisinin uyumsuzluğuna bir kez daha değinmek istiyorum. Tek tek ikisi de verimli sezon geçiriyor olabilir ama ikili olarak son derece uyumsuz ve kötüler. Birbirlerinin koşu kanallarını tıkayıp tam bir kaos yaratmak bir yana, kötü pasörler olmaları nedeniyle oyun kurmayı da zorlaştırıyorlar. Drogba öncesi dönemde uç ikiliden biri Elmander olduğu zaman nispeten daha iyi bir görüntü çiziliyordu. Tabi ki artık Drogba'nın yeri garanti ve ideal partneri Burak.

Dizilişlerden bahsetmişken.. İlk başlarda Sneijder'in gelişiyle beraber 4-3-1-2'nin denenebileceğini düşünüyordum ama bugün yaşanabilecek sıkıntıyı hissettim. Galatasaray'ın ilk yarıdaki görüntüsü karma karışık bir şeydi. Sol kanat hiç kullanılamazken sağ taraf tamamen Sabri'ye emanet kaldı ki, o iş olmaz. Bu dizilişi Eboue'li ve Drogba'lı olarak da bir görmek lazım tabi ama en azından şu an için ideal sistem gibi gözükmüyor. En azından geçiş sürecinin baya sıkıntılı olabileceğini tahmin edebiliriz ki şu an için böyle bir riske bence gerek yok.

Bu gece Drogba'nın gecesi oldu. Afrika Aslanı bu takıma neler katabileceğini hissettirdi. Akhisar maçı olduğu için temkinli davrananlar var ama ben gördüklerimden sonra temkinli davranamıyorum. İki kişiyle aynı anda itişip kakışıp ayakta kalan ve onun yanında muazzam bir tekniğe sahip olan bu "Parçalı Fil"i izlemek muazzam olacak. Böyle bir yıldızı çıplak gözle seyretmek çok büyük bir keyif.

7 Şubat 2013 Perşembe

Bu " İştah " Yeterli Değil Sayın Avcı


Dün akşam Çek Cumhuriyetine 2-0 yenildik. İlk yarıda, elemelerdeki durumumuzu özetleyen bir oyunla, fizik gücü üstün Çeklere karşı sürklase olduk. İkinci yarıda yapılan doğru oyuncu hamleleri, biraz da soyunma odasında yapıldığını düşündüğüm uyarılarla beraber oyunu dengeledik pozisyonlar bulduk ama değerlendiremedik. Peki Abdullah Avcı'nın belirttiği, ikinci yarıdaki " iştah " Rio'ya gitmek için bizim için yeterli mi ? Tabii ki hayır. Gelelim sebeplerine.

Öncelikle ilk yarıda bu iştah neden yoktu ? Takımda kimsenin yeteneklerinden veya yapabileceklerinden şüphe yok. Ama bazı su götürmeyen gerçekler var. Bu takımın gole en yakın ayakları Umut ve Burak. Zaten ligde gol krallığında da tepeye oynuyorlar düzenli forma şansı buluyorlar. İlk yarıdaki gibi tek forvet oynama niyetindeysek, kesinlikle Mevlüt'ün yerine Umut olmalı. Ayrıca kendi kanaatimce milli takımımızın en özellikli ve yetenekli adamları orta saha bölgesinde. en çok buradan faydalanmalıyız, bu bölgedeki kombinasyonları netleştirmeliyiz en iyi verimi alabilmek için. Ama bunun çözümü orta sahanın ortasında oynayan kişi sayısını arttırmak değil. Ayrıca Nuri Şahin, belki de bu pozisyondaki en yetenekli veya en potansiyelli oyuncumuz olabilir ama maç kondisyonunun yeterli olmayışı açıkça görülmekte. Burada en ideal ikilinin Selçuk ve Emre olması gerektiği de ikinci yarıda kendini gösterdi. Gelelim kanatlara. Evet Arda, Atletico Madrid'te sağ açık oyununu geliştrdiğini bize gösterdi ama burada kesinlikle burada oynamaması gerektiğini düşünmekteyim. Özellikle sol kanatta formsuz olmasına rağmen o pozisyonun tek adamıymış gibi her maç şans verilen Sercan'ın Şubat 2013 itibariyle o ilk 11'de artık oynamaması gerektiği bence kanıtlandı veya kendisi kanıtladı. Tek forvet istiyorsak kanat oyuncularımız gole yakın olmalı, attıkları gol sayılarının ortalama düzeyde olması gerekir. Keza ne Arda ne de Sercan gol atma konusunda istenilen seviyede değiller.Benim görüşüm hani illaki 4-3-3 oynayacaksak solda Arda, sağda Hamit'in oynaması. Ha doğru taktik 4-3-3 mü? O konuya birazdan geleceğim. Kalede Onur, Volkan o pozisyonun bankoları. Defansta ise stoperde Ömer'in yeri garanti. Partneri ise form durumlarına veya oyun anlayışına göre Semih veya Bekir olacak gibi gözüküyor. Bek'lerden ise istediğimiz performansı bir türlü alamıyoruz. Ama o bölgelerde de Gökhan ve Hasan Ali'nin yeri garanti.

Şimdi gelelim taktik anlayışa. Bence kesinlikle 4-4-2 üzerinde yoğunlaşmalı Abdullah Avcı. O bahsettiği " iştah " ın ikinci yarıda Çek'lerin biraz geriye yaslanmasının da payı olsada, yaptığımız taktik değişikliğin sonucunda arttığını düşünüyorum. Tamam Mevlüt'ü, Sercan'ı, Nuri'yi kadroya entegre etmeye çalışıyor, iyi de yapıyor ama olmuyor. Hazırlık maçları, çeşitli oyuncuları, çeşitli taktik anlayışlarında görme şansı verir ama artık bizim belli bir taktiğe ve birbirini tamamlayan ve " iştah " lı oyuncu grubuna ihtiyacımız yok mu artık sayın Avcı ? Hani " nasıl başladığımız önemli değil, nasıl bitireceğimiz önemli " diyorsunuz ya, biz o başlangıca sizin sebep olduğunuzu biliyoruz ama hala iyi bitirebileceğimize dair umutlarımızı koruyuoruz. Lütfen artık " iştah " ımızı kabartın artık.