Çok farklı, çok Avrupai bir adam Ünal Aysal. Türk futbolu için yepyeni bir karakter, yepyeni anlayış. Kendi deyişiyle o "futboldan anlamaz", o "futbolu bilenleri yönetmekten anlar". Modern şirket ve dolayısıyla kulüp yönetimi de bu metodolojiye dayanmalıdır zaten. Kimse her konuda ehil olamaz. Maharet, belli başlı konularda ehil olanları doğru bir sistem içinde yönetebilmektir. Başkan, sistemin doğru yürümesini sağlamakla, o kuruma liderlik etmekle ve bir vizyon koymakla yükümlüdür. Ünal Aysal öyle bir vizyon, öyle bir hedef koydu ki, millet olarak ağzımız açık kaldı.
Aslında göreve geldiğinde "amacımız Avrupa'nın ilk 10 kulübü arasına girmek ve orada kalıcı olmaktır." diyerek hedefi göstermiş ama yıllardır boş vaatlerle uyutulmuş Galatasaray taraftarını çok da inandıramamıştı. Ne vaatler ne sözler duydu bu kulaklar geçen yıllar içinde... Sadece Galatasaray da değil, her Türk kulübünden. Sonuç ise hemen her zaman hüsran oldu. En büyük hata büyük resmi görememekti belki de. Bir yere konsantre olurken, diğer alanları boşlamaktı. Bu durumun baş sebebi de "anti-kurumsal" yapıydı ki, Ünal Aysal'ın düzeltilecekler listesinin başındaki madde oldu. Herkes kendi işini yaparsa, hatalar minimize edilirdi.
Galatasaray gibi çok sesli bir camiada bu yapıyı oturtmak kolay değil. Hem de hiç kolay değil. Keza belli başlı sorunlar baş gösterdi. Adnan Öztürk gerginliği olsun, Bülent Tulun gerginliği olsun, "eleman" gerginliği olsun. Hak verirsiniz veya hatalı bulursunuz ama şunu söylemek gerekir ki; ne zaman otoriteyi tehdit edecek bir durum oluştu, Ünal Aysal tavrını koydu. Yeri geldi "Adnan Öztürk anlaşamıyorsa istifa edebilecek kadar medeni bir insandır." dedi, yeri geldi Fatih Terim'e "Galatasaray'ın elemanı" dedi. Terim'e karşı yapılan bu söylemi ben de eleştirdim ama ben 20'li yaşların ortasına gelen bir Galatasaraylıyım, Ünal Aysal ise yöneticiliğin piri. Bu çıkışları gerekli gördüğü zaman yaptı ama hep kendi işine baktı ki bu takdir edilmeli.
Wesley Sneijder ve Didier Drogba... An itibariyle bütün dünyada Galatasaray konuşuluyor. Hele İngilizler kudurmuş durumda. Öyle ki, Chelsea taraftarlarının sosyal medyada "Para futbolu ne hale getirdi!" yazdığını bile gördüm. Chelsea taraftarları... İronik... Twitter'da şöyle bir dolaşırsanız yabancıların biraz daha ileri gidip Galatasaray'ı Şampiyonlar Ligine aday gösterdiklerini bile görürsünüz. İşte böyle bir hava yarattı Ünal Aysal. İki sene önce Karpaty Lviv'e elenip UEFA Avrupa Liginden elenen takım...
Ünal Aysal muazzam bir iş adamı gerçekten. Pazarda bir fırsat yakaladığı anda hamlesini yapıyor. Büyük düşünüyor ve büyük risklere giriyor. Ancak riskleri doğru analiz etmek gerek ki, bu hesaplar da fazlasıyla yapılmıştır. Galatasaray'ın büyük bir pazar ve taraftar gücü var. Artık eskisi gibi 20 bin kombine satılmıyor, Türk Telekom Arena para basıyor ve GSStore ayak uydurmaya çalışıyor. Son bilanço rakamlarına göre Store'un geliri geçen sezona göre üç katına yükselmiş, ki Sneijder ve Drogba etkisiyle uçacağını düşünebiliriz. Yani bunlar hep hesap kitap işleri, öyle rast gele transfer yapılmıyor.
Ünal Aysal Galatasaray için büyük bir şans. Dibe vurmuş bir takımı alıp şaha kaldırdı ve şu an ulaştığı konuma getirdi. Bundan sonra yapılacak şey bu yatırımların nasıl sonuç vereceğini beklemek.