10 Mayıs 2012 Perşembe

Arda Turan ve Radamel Falcao, sonra Atletico Madrid..



Şu geçtiğimiz dönemde Atletico Madrid sempatisinin Türkiye'de büyümesinin başlıca sebebi tabi ki bizim çocuk. Evladımız Arda Turan. Elbette temsilcilerimizin oynadığı takımlara daha bir farklı sempati besliyoruz. Ancak Atletico Madrid'i diğer takımlardan daha farklı bir yere koyan bir unsur var. O unsur da işte bu Kolombiya'lı çatlak adam: Radamel Falcao. Nba'de bazı adamlar vardır, farklı bir sempati beslersiniz ve hangi takıma gitse onu takip edersiniz. Falcao da bu tarz bir adam. Saha içinde yaptıklarıyla, dünyanın en iyi forvetlerinden biri olduğunu gösterdi. Dünden beri her dile dolaşan anlatımıyla; 40 milyon euroluk adam olduğunu kanıtladı. Müthiş bir golcü ve bitirici ama bu elit özelliklerinin yanında son derece üst düzey bir fiziksel gücü ve hırsa da sahip. Golün her türlüsüne imza atabilen tarzda bir oyuncu. Yani tam bir "complete forward"..

İşte bu iki sempati kaynağının bir arada olduğu Atletico Madrid dün gece UEFA kupasına uzandı. Türkiye'den takip edenlerin büyük bir bölümü de onların bu coşkusuna iştirak etti. Bielsa'nın bu sene futbol tutkunlarının gönlüne taht kuran ekibinin yenilmesi işin hoş olmayan tarafıydı ama futbolda bir taraf her zaman üzülür. Türkiye'den bizim ilgimizi yoğunlaştırdığımız isimler üstte bahsettiğim iki delikanlı ama diğer yetenekleri de es geçmeyelim. Diego tamam neyse de, iki adam var ki keyifle yakından takip ediyorum. Biri Adrian, diğeri Courtouis.. Özellikle Courtois'nın hak ettiği yere sahip olmadığını düşünüyorum. Adam 19 yaşında Uefa kupasını kaldırdı, kolay iş mi.. Biz burada 23-24 yaşında kalecilere "genç bu çocuk nasıl olsa gelişecek" derken, adam 19'unda kupayı kaldırıyor. Çok başarılı bir kariyerinin olacağını hissediyorum, bakalım. Manchester'ın De Gea'sına bakıyorum, Chelsea'nin geçen sene kapattığı Courtois'ya bakıyorum, Chelsea kaleci konusunda bir adım önde bence. Adrian da aynı şekilde çok değerli bir oyuncu. Hatta İspanyolların Atletico'daki en sevdiği oyuncu..

Simione'nin gelişiyle beraber hepimiz bu takımın daha bir derli toplu oynamaya başladığını gördük, keza Manzano ile yola devam edilmesi halinde buralara gelinemezdi bence. Arda'nın bu teknik direktör değişikliğinden kötü etkilenmediğini ve aksine büyüyerek yoluna devam ettiğini görmek çok güzel. Disiplinli bir şekilde görevini hakkıyla yerine getiriyor. Üzerindeki "yıldız" baskısını İspanya'da daha az hissetmesinin sonucuyla, çok daha kafası rahat bir şekilde takım oyununa katkı veriyor koca kafa. Yıllarca Galatasaray'da bu kupanın hayaliyle yaşadıktan sonra, ihraç edildiği ilk sene ipi göğüslemeleri de ayrı bir ilginç nokta. Bu saatten sonra yapması gereken şey oyununun skorer yönünü geliştirmek. Oynadığı bölge için ligde 33 maçta 3 gol 5 asist üretmesi biraz az. Bu istatistiklerini 8 gol 12 asistlere çektiği zaman, işte o zaman çok çok daha değerli bir oyuncu olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder