Türkiye gibi futbolcular için hem cennet hem de cehennem
olabilecek bir ülkede, bir yabancı futbolcu gelip 350 civarı maça çıkıyor 170
tane gol atıp 140 civarı asist yapıyorsa, ilk olarak saygı duymak gerekir. Az
buz bir olay değil bu. Kellelerin çok kolay bir şekilde alınabildiği bu futbol
topraklarında Alex de Souza sekiz senedir üst düzey performans sergiliyor.
Hatta Fenerbahçe gibi bir takımı kaç senedir sırtında taşıyor desek, yanlış
olmaz. İşte Fenerbahçe’nin gelmiş geçmiş en önemli futbolcularından biri olan
bu adam geçtiğimiz günlerde ölümsüzleştirildi. Artık Lefter’e komşu oldu Alex.
Bu heykel mevzusu kimi kesimler tarafından eleştirildi. Yok
efendim o kadar ciddi başka şeyler olurken, Alex’in heykeli çok mu gerekliymiş.
Alex’in heykelini dikmek ya da dikmemek elbet tartışılabilir. Fakat sapla
samanı da karıştırmamak lazım. O zaman futbol da oynamayalım? Nasıl olsa daha
önemli başka şeyler var.. Bu heykelin
tartışma konusu Alex’in bu mertebede olup olmadığıyla ilgili olabilir. Buna
cevabım da şu. Bir gün bizim jenerasyonumuzdan bir Fenerbahçeli, çocuğuyla veya
torunuyla dolaşırken ona gençliğinde izlediği Fenerbahçe’yi anlatacak ve adım
gibi eminim ki şunu söylemekten büyük bir keyif alacak. “Ben Alex’i canlı
izleyebildim.” Ee, daha ne…
İyi futbolcular gelir, iyi futbolcular gider. Büyük
futbolcular ender gelir, çoğu fazla kalmaz. İşte o büyük futbolculardan, takım
için efsane olanlar samanlıkta iğne aramak gibidir. Bu efsanelerle yolları
ayırmak da her zaman çok sancılı olur. Galatasaray’ın Hakan Şükür, Real
Madrid’in Raul örneklerini gözümüzün önüne getirelim. Alex artık Fenerbahçe’de
futbolcu olarak son yıllarını, muhtemelen de yılını yaşıyor. Alex de Souza ile
buruk ayrılmamak lazım. Ona yakışır bir biçimde, takımın da menfaatleri
doğrultusunda zamanı geldiğinde vedalaşmayı bilmek lazım. Futbol dünyası küçük,
Alex ile Fenerbahçe’nin yolları elbet tekrar kesişir, bunu da unutmamak lazım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder