2 Eylül 2012 Pazar

Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Avrupa Görevi ve Gruplar


Başta Galatasaray ve Fenerbahçe olmak üzere o kadar başarısız bir kaç seneyi geride bıraktık ki, durumun vahametinin şaka kaldırır yanı kalmadı. Ülkeler sıralamasında Güney Kıbrıs'ın bir basamak yukarısında son derece kritik bir eşik olan 12. sıradayız. Eğer Güney Kıbrıs'a da geçilirsek, şampiyonumuz Şampiyonlar Ligi'ne katılabilmek için eleme oynamak zorunda kalacak. Ülkecek elemelerdeki muazzam karnemizi de göz önüne alırsak işimiz iş diyebiliriz. Öte yandan yayın gelirlerinde Almanya ve Fransa ile yarışmaya çalışırken, ülkeler sıralamasında Güney Kıbrıs'a diş geçirmeye çalışmamız ayrı bir ironi.

Hiç bir Galatasaraylı, Fenerbahçe'nin Avrupa'da başarılı olmasından samimi bir şekilde mutlu olup, bayram yapmaz. Aynı şekilde Fenerbahçeliler de Galatasaray başarısız olsun ister. Bunu da yadırgamamak lazım keza bu sporun ana prensibi olan rekabetin ruhunda olan bir şey. Barcelona Şampiyonlar Ligi'ni kazandığı zaman Real Madrid taraftarı seviniyor mu? Ancak mutlu olunsun veya olunmasın hem Galatasaray'ın hem de Fenerbahçe'nin yürümesi lazım. Gidebildikleri kadar ilerlemeleri lazım. Malum bir kaç yıldır çok yattık, kredimizi çok tükettik.


Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi grubu tanıdık takımlardan oluşuyor. Şampiyonlar Ligi'ne hangi Türk takımı girerse girsin 1. Torbadan nasıl oluyorsa Manchester United geliyor. Ancak ManU'lular Galatasaray'ın cehennemini iyi bilir. Daha şimdiden "cehenneme gidiyoruz" psikolojisine girmiş durumdalar. Rio Ferdinand'ın attığı tweetler de bunu kanıtlar nitelikte. Manchester United geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Ligi'nde Basel'in ardında kalarak gruplardan elenmişti. Bu sene çok daha dikkatli ve disiplinli olacaklardır. Robin Van Persie ve Kagawa transferleriyle hücum hattını daha da zengin hale getirdiler. Galatasaray'ın özellikle savunmada çok dikkatli olması gerekiyor. Çünkü Manu bulduğunu atacaktır, affetmeyecektir. Özellikle Arena'da çatır çatır mücadele edeceğimizi ve kolay teslim olmayacağımızı düşünüyorum, ancak işimiz de zor.

2. torbadan ise olabilecek en iyi ekiplerden biri geldi, Braga. Portekiz ekibi kesinlikle küçümsenmemesi gereken bir takım. Zira son yıllarda Avrupa kupalarındaki başarılı ve istikrarlı performansları Braga'yı ikinci torbaya taşıdı. Karpaty Lviv'lere Paok'lara elenen takımlar olarak Braga gibi ekipleri küçümsemeye gram hakkımız olduğuna inanmıyorum. Braga sistemini oturtmuş ve düzenli futbol oynayabilen bir takım. Ancak kadro kalitesi olarak kesinlikle Galatasaray'ın altında. Bunu da şöyle kıyaslayabiliriz. Muslera, Burak, Selçuk, Eboue, Melo, Hamit ve benzeri bir sürü ismi almak için Braga'nın ağzının suyu akar ama maddi olarak bu tarz yıldızları finanse edemezler. Kısacası Galatasaray'ın hazır olduğu ve kendi iyi futbolunu oynadığı takdirde Braga'ya üstünlük kuracaktır. Son torbadan da Romanya'dan Cluj gruba dahil oldu. Cluj da kalite olarak kesinlikle rakip olamayacak ama mücadele olarak bizimkilerin üstünde bir seviyesi olan bir takım. İşin kilit noktası bu aslında. Galatasaray rakipleri kadar mücadele ettiği, onlar kadar savaştığı sürece kaliteli ayaklarının öne çıkmasıyla gruptan çıkabilecek güçte.


Fenerbahçe'nin C Grubundaki rakipleri de Fransa'dan Marsilya, Almanya'dan Borussia Mönchengladbach ve belki de en büyük rakibimiz! Güney Kıbrıs'tan AEL Limassol. Şöyle bir baktığımız zaman Fenerbahçe'nin tabiri caizse "pis" bir grupta olduğunu söyleyebiliriz. Marsilya - Fenerbahçe ve M'Gladbach ilk iki için son maça kadar kapışacaktır. Fransız ekibi şu ana kadar ligde 3'te 3 ile sezona mükemmel bir başlangıç yaptı. Kolay gol yemiyorlar ve savunmayı ön planda tutuyorlar. Şimdiden söyleyeyim, özellikle içeride oynanacak olan Marsilya maçı için Alex'in olmazsa olmaz olduğunu düşünüyorum. Fenerbahçe savunmadaki sıkıntılarını çözer, orta sahaya da bir isim getirmeyi başarırsa, benim için Marsilya'nın üstüne çıkmaması için bir sebep kalmaz. Gladbach ise Lucien Favre'nin başa geçmesiyle beraber başlattığı yükselişini sürdürüyor. Takımın en önemli yıldızı ve geçen yıl hücumdaki bir numaralı silahı olan Marco Reus, Dortmund'un yolunu tutsa da, yerine Twente'den Luuk de Jong transfer edildi. Bu tarz takımlarda isimlere çok fazla takılmamak lazım, malum o takım için önemli olan sistemin işlemesi. Sistemler kendi yıldızlarını çıkartıyor. Limassol deplasmanının çok sıkıntılı olacağını söylemeye aslında gerek bile yok. Siyasi unsurlardan dolayı henüz maç başlamadan oldukça gergin bir ortamla karşılaşacağız. Fenerbahçe'nin bu psikolojik savaştan galip çıkması halinde, iki maçta da çok fazla zorlanacağını düşünmüyorum. Limassol'e karşı da Alex çilingir olabilir. Malum, gol yememek için kapanacaklar..

Gruplardaki rakiplerimizi ne küçümsememiz, ne de fazla büyütmememiz gerekiyor. Biz kendi işimize bakalım, daha iyi ve daha hazır olmaya bakalım. O zaman en azından bu gruplarda başarılı olmamamız için hiç bir sebep yok. Bu sene yine hayal kırıklığı yaratmamak zorundayız..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder