Yeni yönetim, yepyeni bir ekonomik politika
Beşiktaş, yeni sezonda son birkaç yılın transfer mantalitesine göre tam anlamıyla zıt bir görüntü çizdi. Bunda geçmiş 8 yılın başkanı Yıldırım Demirören’in Beşiktaş başkanlık koltuğundan TFF’ye terfi(!) etmesi, arkasında Fikret Orman başkanlığındaki yeni yönetime ciddi bir enkaz bırakması önemli bir faktör. Öyle ki, geçtiğimiz yıllarda transfere yıllık ortalama 10-12 milyon Euro civarı para harcayan Beşiktaş’ın bu yıl yaptığı transferlerin toplam bonservis maliyeti yalnızca 1 milyon 550bin Euro’da kalmış oldu. Hatırlarsınız, Fikret Orman’ın ilk seçildiği dönemde kullandığı “ekonomik küçülme” politikası, çok ciddi tartışmalara sebep olmuştu. Muhalif kesim, anında goygoylara başlayarak “Beşiktaş küçülemez” tarzı söylemlerle gündemi germişti. Ancak şöyle bir bakıyoruz, transferde yalnızca oyuncu bonservislerine 22 milyon Euro harcandığı 2009-2010 sezonunda 4. olan bir Beşiktaş görmekteyiz. Bakalım 1.5 milyon Euro harcanan bu sezon, har vurup harman savulan ( bknz Tabata 8 milyon € ) o sezondan daha kötü bir Beşiktaş mı izleyeceğiz ? Hiç sanmıyorum…
Yeni teknik direktör ile bambaşka bir Beşiktaş
Bu yeni yapılanmanın başına getirilen hoca ise Samet Aybaba oldu. İlk geldiği günlerde çok tartışılsa da, gençlere verdiği önemle bilinen Aybaba, eğer Hasan Türk gibi, Oğuzhan Özyakup gibi, Necip Uysal gibi, Muhammed Demirci gibi gençlerin gelişimine katkı sağlar ve cesurca forma verebilirse bu genç oyunculara, büyük bir başarı sağlamış olur. Bir bakıma Beşiktaş’ın asıl transfer politikası, dışarıdan yığınla bonservisle alınan oyuncular değil, kendi altyapı oyuncularını A takıma kazandırmak olmuş oldu bu sezon. Zaten kamuoyunun da Beşiktaşlıların da sezon öncesi oluşan olumsuz atmosfer dolayısıyla şampiyonluk beklentisi yok, “bu sezon geçiş dönemindeyiz, genç oyuncuları kazansak yeter” diye düşünülmekte. Bu bahsettiğimiz şampiyonluk beklentisinin olmaması, belki de Samet Hoca’nın elini güçlendirecek. Aksi takdirde yine büyük yıldızlar transfer edilmiş olsa idi, alınan ilk 2 mağlubiyette çatlak sesler baş gösterecekti. Belki yine de bu çatlak sesler olacak ama dozunun geçtiğimiz yıllara göre daha az olacağı aşikar, mevcut “yıldız”sız kadro ile. Asıl kafamdaki soru işareti ise, Beşiktaş’ın şampiyonluğu kovalayıp kovalayamayacağı değil, Samet Aybaba’nın bu oyuncuların gelişimine bir Fatih Terim misali katkı verip veremeyeceği. Pek ümitli değilim, ancak izleyip göreceğiz, önyargılı yaklaşmamalı asla…
Bu sezonun kadro yapısına bakacak olursak..
Genel anlamda kadro yapısında ve oyun anlayışı da geçen yıllara göre tamamen zıt olacak Beşiktaş’ta. Özellikle geçen yıl birçok maçta, at Quaresma’ya, çalımlayıp geçsin pozisyon bulalım, top kaybedip de geri dönmeyince kontra yiyelim mantalitesi kesinlikle yok Beşiktaş’ta. Hep şunu dedim bu sezonun başından beri, geçen sezona göre kadro kalitesi ciddi anlamda tartışmaya açık, hatta bu kadro kalitesi ilk 3ü zorlar mı o bile tartışmaya açık, ancak takım olarak çok koşma ve mücadele etme anlamında çok daha gayretli bir Beşiktaş izleyeceğiz bu sezon. Şimdi gelin, bölge bölge Beşiktaş’ın bu sezon kadrosunu değerlendirelim :
Az gol yemek çok kritik
Beşiktaşlılar, geldiğinden beri Cenk Gönen’den patlama bekliyorlar. Evet genç ve potansiyelli bir kaleci, ve kaleciler hata yaptıkça gelişirler bu bilinen bir gerçek. Ancak artık birçok kişi, “Cenk olmayacak abi” görüşünde birleşmeye başladılar. Aslında enteresan bir kaleci Cenk, zaman zaman oldukça zor ve yakından gelen topları inanılmaz bir refleksle çıkartabiliyor, ancak bazen yaptığı pozisyon alma ve zamanlama hataları, çok daha basit golleri kalesinde görmesine ve bu sebeple eleştirilmesine sebep oluyor. Maç içerisindeki konsantrasyon problemini geliştirirse çok iyi yerlere gelebilir, ancak şuanki durumda Beşiktaş’taki tek kaleci olması ciddi risk arz etmekteydi ve bu yüzden Glasgow Rangers’dan Allan McGregor bonservisi elinde transfer edildi. Açıkçası İskoçya Ligi’nin çok takip edilen bir lig olmaması dolayısıyla kendisini çok iyi tanımıyoruz, ligdeki ilk 2 maçta da sakatlığı nedeniyle forma giyememiş, Karabük maçında ise nerdeyse kendisine top gelmeden maçı bitirmişti. Ancak yıllardır İskoçya Milli Takım kalesini koruması, tecrübeli kalecinin çok sırıtmayacağını, iş yapacağını göstermekte. Savunma hattına bakacak olursak ise, çok güven vermeyen bir hat olduğunu görmekteyiz. Sağ bekte Hilbert’in yeri garanti iken, sol bekte İsmail’in şanssız ve uzun sakatlığından dolayı Uğur Boral’ı orada izleyeceğiz. Uğur, sol kanat orijinli bir oyuncu, yani asıl bölgesi bek değil. Dolayısıyla her ne kadar hücuma destek verse de, savaşsa da, defansta ciddi zaaf yaratabilecek bir oyuncu, bunu Galatasaray maçında görmüştük. Stoperde ise en büyük kazancın sözleşmesi bittikten 1-2 ay sonra tekrar anlaşılan ve yuvaya dönen Sivok olduğunu düşünüyorum. Egemen’in ayrılışıyla transfer edilen Escude ise yılların tecrübesi, ancak izlediğim kadarıyla ciddi hantallaşmış, kendini toparlamazsa bu haliyle Toraman’ı kesemez. Ersan’a ise üzülmekteyim, art arda geçirdiği 2 ön çapraz bağ sakatlığı, futbolundan çok şey götürmüş. Bu saatten sonra Ersan geri dönebilir mi ? Umuyoruz…
Orta sahada Fernendes ve çetesi
Beşiktaş’ın orta sahasına baktığımızda, mücadele gücünün, rakibe basıp bozmanın üst düzeyde olduğu bir orta saha görmekteyiz. Bu konuda başı çeken oyuncu geçen yılki gibi yetenekleri kısıtlı ancak “ciğersiz” Veli Kavlak olacaktır. Ona, geçen sezona nazaran bu yıla fena başlamayan Necip Uysal ve birkaç ay önce ilk defa adını duyduğumuz, bir anda altyapıdan A takıma fırlayan Hasan Türk eşlik edecektir. Bir diğer merak edilen isim Oğuzhan ise, izlediğimiz kadarıyla oyun görüşü çok iyi, etkili kısa-uzun paslar atabilen bir oyuncu, ancak Türkiye liglerinde oynayabilmesi için fizik gücünü 2 gömlek daha geliştirmesi gerektiği bir gerçek. Gelelim Beşiktaş’ın bu sezonki lideri, en yetenekli oyuncusu Fernandes’e… Asıl Beşiktaş’ın handikapı da aslında bu bölgede. Fernandes tartışmaya açık olmayacak kadar iyi bir orta saha benim gözümde, ancak Fernandes’in sakatlandığı yada cezalı olduğu bir durumda, Beşiktaş’ın çok ciddi sıkıntı yaşayacağını düşünmekteyim. Öyle bir durumda oyunu kim yönlendirecek, merak etmekteyim doğrusu. Çünkü belirttiğim gibi, o bölgede tek bir lider var o da Fernandes, alternatifi yok.
Kanatlar ve forvet hattında alternatif yetersizliği
Kanatlarda ise çok koşan, mücadele eden, beğendiğim Olcay Şahan ve sezona Galatasaray maçıyla iyi bir giriş yapan Filip Holosko’yu görmekteyiz. Alternatifleri ise yine genç bir oyuncu olmasına rağmen izlediğim kadarıyla özgüvenli ve üzerinde durulursa gelecekte iyi olabilecek bir Erkan Kaş ve Beşiktaş için yetersiz bulduğum Mehmet Akyüz var. Şu dar kanat rotasyonunda Burak Kaplan’ın düşünülmeyerek kadro dışı bırakılmasını ise çok ciddi bir hata olarak görmekteyim hemen belirteyim.
Forvet konusuna gelince, bir yazımda da bahsetmiştim. Beşiktaş’ın gündeminde olan ve mutlaka yapması gerektiğini düşündüğüm, bitirici özelliklere sahip bir forvet transferini Beşiktaş yönetiminin bitirememesini, bir nevi yeni yönetimin acemiliği olarak görmekteyim. Sezon başında bile Mustafa,Almeida,Holosko,Batuhan hattı yetersiz bulunurken, Mustafa’nın uzun sakatlığı, Almeida’nın ayrılık istemesi ancak talibinin çıkmaması, kafa olarak oyuncunun kendini bu saatten sonra ne kadar Beşiktaş’a verebileceği, forvet hattına büyükçe bir soru işareti koymamıza neden oluyor. Son gün bombası olan Nene transferini gerçekleştirebilmiş olsaydı Beşiktaş yönetimi, yukarıda uzunca bahsettiğimiz koşan, mücadele eden bir kadroya kaliteli bir gol ayağı katarak büyük iş yapmış olurdu, olamadı, neyse.
Son olarak ;
Dikkat ettiyseniz, yazım boyunca Ricardo Quaresma’dan bahsetmedim. Çünkü bu durum bana kabak tadı vermeyi de geçti, artık hiçbir tat vermiyor. Çok sıktı bu Q7 haberleri, muhabbetleri, bu konunun bir an önce bir sonuca bağlanmasını diliyor ve Beşiktaş’ın bu ilk 3 haftada beklentilerin üzerinde performansının önümüzdeki haftalarda nasıl devam edeceğini merakla bekliyor olacağız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder