11 Aralık 2011 Pazar

Formda Aslan Yorgun Fırtına'yı parçaladı



Bir tarafta Şampiyonlar Ligi kader maçından beraberlikle dönen ve yorgun Trabzonspor, diğer tarafta birkaç gün önce Arena’da ezeli rakibine büyük üstünlük sağlayan Galatasaray. Fenerbahçe maçında muazzam bir performans koyan Galatasaray’ın bu hafta bu performansı sergileyip sergilemeyeceği soru işaretiydi ancak aslında bu performansa da pek ihtiyaç duymadı.

Fatih Terim’in bir kez daha doğru kararı vererek çift forvet çıkarttığı Galatasaray, maça hızlı başladı ve daha 5. dakikada Elmander ile öne geçti. Bu tarz zorlu geçmesi beklenecek bir maçta erken bulunacak bir golün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Keza Trabzonspor kendine 25. dakikadan sonra gelebildi. Zaten maç boyunca Trabzonspor’un etkili olabildiği tek süreç bu bölümdü. Birkaç "çok etkili olmayan" pozisyonun ardından ilk yarı sonuna doğru ikinci golü de kalesinde gördü Trabzonspor.

Ancak Trabzonspor ile ilgili soru işareti Zokora’nın atılmasıyla beraber maçtan tamamen kopmuş olmaları. Tamam bir takım yorgun olabilir, son derece yanlış bir kararla on kişi kalmış olabilir ama kendi evinde önemli bir rakibiyle oynarken maçı bu kadar boş vermemesi gerekir. Taraftarın da bu süreçte takımını desteklemekten çok, eski Trabzonsporluları yuhalamasını doğru bulmuyorum. Keza Engin’in takımında kadro dışı kalıp transfer olduğunu düşünürsek, tepki alması pek anlamlı değil benim açımdan. Ancak Tolga Zengin’in suratında patlayan su şişesi tam bir rezalet. Zira Tolga da bu duruma çok sinirlendi ve hatta maçtan tamamen koptu. Sonraki pozisyonlarda dikkat edecek olursak, Tolga’nın normal şartlarda yapmayacağı hatalar yaptığını görüyoruz. Burak’ın da son haftalarda performansının düşmesini, iyi yaptığı işlerden çok yapamadığı işlerle uğraşmasına bağlıyorum. Şunu net olarak görebiliyoruz ki, Burak’ın tek vuruşları (kontrol etmeden gelişine) iyi değil. O da bunu yapmaya çalışıp duruyor. Son olarak da “Sapara?” demek istiyorum.

Ve kazanan tarafa dönelim. Galatasaray bence şuan açık ara ligin en formda takımı. Sene başından beri (hatta geçen seneden beri) çift forvetin zaruri olduğunu tekrar tekrar söylemiştim. Baros-Elmander ikilisi de bunu her maçta kanıtlıyor. Elmander’i de hantal diye eleştirenler de sanıyorum ki bu fikirlerinden vazgeçmişlerdir. Bir forvette olması gereken hemen hemen her özelliğe sahip komple bir oyuncu. Galatasaray için bonservissiz olarak transfer edilmiş olması çok büyük şans. Çok önemli ve fark edilmesi gereken kısım ise Galatasaray’ın takım savunması. Orta saha ve savunma hattı ise müthiş bir uyum sağlamış durumda. Bu köprüyü sağlayan adamlar ise kesinlikle Ujfalusi ve Melo. Kısacası yıllardır savunmada büyük sıkıntı çeken Aslan’ın bu sene bu önemli zaafını kapattığını söyleyebiliriz.

Şu iki haftadır izlediğimiz Galatasaray’a “Fatih Terim’in Galatasaray’ı” diyebiliriz. Emre Çolak ve Semih Kaya’nın takıma monte edilmesi de ayrıca keyif veren gelişmeler. Bu performanslarını bir seviye yukarı çıkartmak veya uzun vadede korumak da 2-3 nokta transfere bakar. Çünkü takımı ileri çeken oyuncuların (Melo,Eboue,Ujfalusi,Elmander..) yedekleri yok. Yani bu oyuncuların iki tanesinin olmaması bir anda ritimlerini bozabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder