Zevkle izlediğimiz, “keşke milli takımımız da katılmış
olsaydı” dediğimiz, ancak yine de akşamlarımızın keyifli geçmesini sağlayan
EURO 2012 sona erdi. İspanya, finalde İtalya’yı hiç beklenmedik bir farkla, 4-0’la
geçerek rekorlarla dolu bir şampiyonluğa ulaşırken, bu 4 farklı skor, Avrupa
Futbol Şampiyonaları tarihinin en farklı final skoru olarak kayıtlara geçti.
İspanya için ne denilebilir ki ? 2008 Avrupa, 2010 Dünya ve
şimdi de 2012 Avrupa Şampiyonu ! Dünya futboluna tek kelime ile DAMGA vuruyor
İspanyollar. Şuanda dünyanın en iyi 2 kulübü olarak çoğu kişinin rahatlıkla
gösterebileceği Barcelona ve Real Madrid, bunun yansıması olarak da milli
takımın bu başarısı. 3 şampiyonluk üst üste, gerçekten bu kelimelerle ifade
edilemeyecek bir başarı…
İspanya açısından turnuva genelini ve finalini şöyle genel
bir pencereden kişisel görüşlerimi de katarak değerlendirmeye çalışacağım. İspanya’nın
ve özellikle Barcelona’nın pas oyununa hayran bir insan olmama rağmen, turnuva
genelinde oyunlarının bana pek bir sıkıcı geldiğini belirtmek istiyorum
İspanyolların, özellikle çeyrek ve yarı final maçlarında. Bu pas trafiğini en
üst düzeye taşımak adına tam bir forvetsiz çıkardı Del Bosque takımını sahaya
turnuva boyunca. İlerde Fabregas, David Silva ve Iniesta’yı izledik çoğunlukla.
Yani İspanya’nın saha dizilişine 4-6-0 desek sanırım yanlış olmaz. Ama öyle ki,
o forvetteki “0”
rakamı, bi anda “6”
da olabiliyor. Barcelona’dan alıştığımız üzere, kimsenin sabit bir pozisyonu
yok. Bu duruma en güzel örnek, final maçında sol bek Jordi Alba’nın 60m koşarak
aldığı ara pası karşı karşıyada gole çevirmesiydi herhalde.
Turnuva genelinde Boğalar çok fazla pas yaptı her maçta
evet, ama ileriye doğru olmadığı zamanlar bu paslar, defansın arkasına ara pas
olmayınca gerçekten can sıkabiliyor. Bu konuda eleştirildiler oldukça,
bilmiyorum çok mu yüzsüzlük böyle bir takımı eleştirmek, ama bence de biraz hak
ettiler eleştiriyi bu konuda. Bu eleştirinin sebebi de kendilerinden
beklentinin aşırı yüksek olması ve bunu yapabilecek oyunculara sahip olmaları
bence. Ve tam bu bahsettiğim “ileriye doğru paslaşma, defansın arkasına atılan
toplar” kısmını final maçında kusursuzun üzerinde başarınca İspanya, rakibiyle
adeta dalga geçer gibi şampiyonluğa ulaştı ve bizlere inanılmaz bir futbol
izletti, işte bizim beklediğimiz İspanya buydu arkadaş !
İspanya mental olarak inanılmaz hazırdı, olağanüstü oynadı
evet, ama böyle bir skorun gelmesinin, kesinlikle ilk 20 dakikadaki bunaltan
baskının meyvesini David Silva’nın golüyle almaları sayesinde olduğu
kanaatindeyim. Xavi’nin de maç boyunca İtalya’nın beyni, yaşlı kurt Pirlo’yu
başarılı bir şekilde kitlemesi, takım halinde top rakipteyken pas
yaptırmamaları, çok iyi baskı kurmaları, İtalya’yı ümitsizce uzun toplarla oyun
kurmaya zorladı. Bunların çoğu da top kaybı olunca, hızlı hücuma çıkan
İspanyollar, defansın arkasına iyi sarkarak Çizme’nin fişini çekti. Kısaca
finali özetlemiş olduk böylece.
Benim gözümde İspanya adına turnuvanın parlayan yıldızı ise
tartışmasız Iniesta. Zaten ne kadar üst düzey bir oyuncu olduğunu biliyoruz
Barçalı oyuncunun, ancak bu turnuvada belki istatistiksel olarak olmasa da oyun
içinde izlerken adeta büyüledi beni birçok maçta Iniesta. Partneri Xavi örneğin
oldukça eleştirildi, formsuz olduğu söylendi ancak Iniesta, İspanya adına fark
yaratan oyuncu oldu kanaatimce.
Böylece yine bir İspanya şampiyonluğu ile Avrupa Futbol
Şampiyonası’nın sonuna geldik. Bu jenerasyon, 2014 Dünya Kupası’nın da en büyük
favorisi benden söylemesi. Daha arkadan gelen çok yetenekli gençler de var.
Yani İspanyolların birkaç yıl daha dünya futboluna damga vurabileceğini
rahatlıkla söyleyebiliriz sanırım. Aaa bir dakika, yoksa diğer finalist,
turnuva 2.si İtalya’dan hiç bahsetmeyecek miyim ? Tabii ki bahsedeceğim, ancak bir sonraki
yazımda :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder