22 Mart 2012 Perşembe
Yalnız ve güzel takım: Portland Trail Blazers
Şahsen nereden kaynaklandığını bilmediğim, özel bir sempati beslediğim, gece kahvemi hazırlarken "güzelinden bir Porland maçı olsa da izlesem" diye iç geçirdiğim yalnız ve güzel takım Portland Trail Blazers artık yeni bir ufka yelken açıyor. Nba'de bir takım sahibi olsanız (Allah mı söyletiyor ne?) en istemeyeceğiniz yer orta sıra takımı olmak olur. Yani sürekli orta sıralarda gezineceğinize 2 sene en dipte olun, oradan fırlamak daha muhtemeldir. Portland cemiyeti bu orta sıranın bir kafa yukarısında ama elit kategoriye ulaşamayacak bir seviyedeydi ki erken davrandılar ve geleceklerinin takımını kurmaya karar verdiler. Takasın son gününde yaptıkları hamlelere tekrar bir dönüp bakınca bu amaç çok net bir biçimde görülebiliyor. İyi ki de bu yola saptılar, keza benim adıma bu senenin takım bazında en büyük hayal kırıklığına dönüştüler. Aslında fena da bir takım kurulmamıştı ama kimi zaman yapmaya çalıştığınız iş tutmayabiliyor.
Tartışmasız olan bir gerçek var ki, şanssızlıkların dibine vurmuş bir takım Trail Blazers. Dwight Howard sonrasında gençlik dönemlerini göz önüne aldığımız zaman en spektaküler uzun olan dev adam Greg Oden gözümüzün önünde eriyip gitti bir kaç sene içinde. Bu saatten sonra da basketbol oynaması gerçekten zor. Ah şu diz sakatlıkları yok mu, çok kahpeler vesselam. Greg Oden ve Portland cephesinin yollarının kesiştiği 2007'nin draft günü de muhtemelen Trail Blazers için hiç bir zaman unutulmayacak bir gündür. Malum 1 numaradan Oden'ı seçiyorsunuz, adam neredeyse basketbol oynayamıyor; 2 numaradan giden isim ise Kevin Durant. Başka bir Portland draft talihsizliği görmek isteyenleri 1984 yılına davet ediyorum. 1 numaradan giden Hakeem Olajuwan, 2 numaradan Portland'ın seçimi Sam Bowie ve 3 numaradan giden delikanlı Michael Jordan. Neyse geçmiş yaraları deşmeyerek günümüze dönelim ve Portland'ın Oden'dan sonra kaybettiği Brandon Roy'un yüreklerimizde açtığı yaradan bahsedelim. Nba'in en "saf skorer"lerinden ve en yetenekli oyuncularından biriydi Brandon Roy. Çok yazık oldu çok. Düşünsenize bir kaç sene içerisinde süper yıldızınızı ve çok şey beklediğiniz pivotunuzu kaybediyorsunuz. Eh kim yeni bir başlangıç yapmak istemez ki?
Bu sene kurulan takımın kimyası bir türlü oturmadı ve başarısızlığa götüren baş sebeplerden biri de bu oldu. Sene başında kadroya dahil edilen ve önemli bir katkı yapması beklenilen Jamal Crawford ile koç Nate McMillan'ın yıldızları bir türlü barışmadı. Takımın oyun kurucusu Raymond Felton ise tam anlamıyla sapır sapır döküldü bu sene. Aslında Felton Charlotte Bobcats formasıyla yavaş tempoya uygun olmadığını gözümüze sokmuştu ama Portland performansı da bunu cilalattı diyelim. Halbuki hızlı tempoda çok da verimli bir isim, yazık oluyor bence. Şöyle bir bakınca yeni kurulacak geleceğin hali hazırdaki yıldız Lamarcus Aldridge ve yükselen yıldız adayı Nicolas Batum'un üzerine olacağını tahmin edebiliyoruz. Yeni bir başlangıç yapmak için fena bir ikili de değil aslında.
Sezon sonu ise tam bir yaprak dökümü yaşanacak Portland civarlarında. Raymond Felton, Hasheem Thabeet ve Jamal Crawford gibi mali yükü yüksek kontratlarından kurtulacaklar. He takımın yeni koçu hızlı tempo basketbola dönmek isterse Felton tutulabilir ama onu o zaman görürüz. Bu adamların gitmesiyle beraber bütçelerini rahatlatmış olacaklar ve sezon sonu boşta kalacak oyuncuların içinden bir hamle yapmak için şansları doğacak. Bu hamlenin bir oyun kurucu olmasının iyi olacağını düşünüyorum. Şimdiye kadar güzel konuşuyoruz ama esas şansları; Nba tarihinin en güçlü ve derin draftlarından biri olması beklenilen 2012 draftına iki tane birinci tur seçim hakkıyla girmeleri. Dahası bu hakların muhtemelen ikisi birden TOP10'dan çıkacak. Birisi kendi takımlarının hakları ki iyi durumda değiller, diğeri ise yaptıkları hamlelerle kıpırdanmaya çalışsalar da çok bir yere varamayacak olan New Jersey Nets. Peki bu iki seçim nereye takviye yapacak? Öncelikle 2012 draftının ilk 5'inde çok ciddi potansiyel taşıyan uzunlar bulunuyor (bknz. Anthony Davis, Andre Drummond, Jared Sullinger..). Denk gelip de hakları ilk 5'ten veya 6'dan çıkarsa, çok değerli oyunculardan 1 tanesini takıma katabilirler.
Nate McMillan'ın kovulması ise bence biraz aceleci bir karar. Eyvallah çok kötü bir sene geçiriyor ve takımın düşüşüne karşı koyamadı. Ancak bu kendi beceriksizliğinden çok oyuncuların uyumsuzluğuyla ve takımdaki atmosferin bozulmasıyla alakalı diye düşünüyorum. Keza geçtiğimiz sezonlarda gayet başarılı sezonlar da geçirmişti. "Neden kovuldu, böyle saçmalık mı olur!" kafasında değilim ama bence biraz daha beklenilebilirdi. Belki de Portland yönetimi oturdu "ulan en iyi olduğumuz zamanda bile playoff'un ilk turunda eleniyoruz" diye düşünüp toptan bir değişime gitme kararı aldı. Buna da çok karşı çıkamam.
Portland Trail Blazers bir kaç sene içinde gayet iyi ve ilgi çekici bir takıma dönüşebilir. Bu dönüşümün temellerini atmaya çalışıyorlar. Bu potansiyellerini ise kağıt üzerinde düşünüyor, kafamda canlandırıyor ve "neden olmasın?" diyorum. İtirazı olan varsa şimdi konuşsun, yada sonsuza dek sussun! Haydi hayırlısı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder