16 Nisan 2012 Pazartesi

İnönü’de (Süper) Final (Süper) Heyecan!



Aslında cumartesi oynanması gereken bir maçtı bu geceki, şimdi şöyle bir bakıyorum tabloya ve diyorum ki o göle dönüşmüş sahada oynansa daha iyiydi. Galatasaray bugün oynaması gerektiği şekilde oynadı ve 2-0’la kazandı. Beşiktaş ise maçın büyük bölümünde istekliydi ama yapmak istediklerini sahaya yansıtamadı. Önce bir maçın analizini yapalım da, esas konuşulması gereken konulara sonra değineceğim.

Maça hırslı ve istekli başlayan taraf Beşiktaş’tı. Görünen o ki, Tayfur Havutçu hızlı bir başlangıç yaparak bir an önce golü bulmak istedi. Bu bağlamda Galatasaray savunmasını açmak için topu kanatlara yayarak oyunu genişletmek istediler. Aslında doğru bir strateji olsa da, istediklerini başaramamalarının altındaki neden oyuncuların birbirinden kopuk oynaması oldu. Galatasaray Fernandes’i olabildiğince baskı altına alarak Beşiktaş’ın pas trafiğini kesmek istedi ve büyük ölçüde bunu başardı da. Fernandes’in yanında oynayan Veli’nin mücadelesine diyebileceğim hiçbir şey yok ama teknik kapasitesinin böyle önemli maçlar için yetersiz olduğunu düşünüyorum. Oyuncuların takım olarak hücum edemeyip, bireysel olarak bir şeyler üretmeye yoğunlaşması da Kartal’ın efektif olmasını engelledi. Aslında 2-3 güzel pozisyon da yakaladı Beşiktaş ama gerek beceriksizlik, gerekse bencillikten dolayı bunları gole çeviremediler. Özellikle Fernandes gibi ligimizin en asistçi ikinci oyuncusunun 40. dakikalara doğru Quaresma’ya çıkartmadığı top çok şaşırtıcı. Mustafa Pektemek ise istekliydi ama geek fazla yalnız kalması gerekse çok iyi bir gününde olmaması, etkili olmasını engelledi. Mustafa Pektemek falan neyse de, Quaresma artık olacak gibi değil. Maç boyunca hiçbir şey üretememesi bir yana Selçuk İnan’a atmaya çalıştığı uçan tekme kafasının hiç burada olmadığını gösteriyor. O pozisyonda atılmaması da şok edici o ayrı.



Galatasaray ise bugün tam oynaması gerektiği gibi oynadı. Böylesi önemli bir maçta bir deplasman takımının ne yapması gerekiyorsa onu yapmaya çalıştılar. Attıkları 1. Golde Felipe Melo net bir şekilde ofsayt, onu da söyleyelim. Galatasaray Fernandes’e nasıl baskı yaptıysa, Beşiktaş da Selçuk İnan’ı aynı şekilde kilitlemek istedi. Ancak aradaki fark Selçuk’un yanında oynayan Engin’in ve Felipe Melo’nun da iyi top kullanabiliyor olması. Bu nedenle Beşiktaş kadar kilitlenmediler. Tek tek oyuncuları değerlendirmeye ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum, keza bugün Galatasaray adına çok sivrilen bir oyuncu da yoktu. Takım olarak hata yapmadan oynamaya çalıştılar. Ancak Aydın Yılmaz’ın inanılmaz bir gol attığını düşünüyorum. Aydın’ın bu sene kat ettiği yol gerçekten çok etkileyici ve Fatih Terim’in oyuncuları üzerindeki etkisinin canlı kanıtı olarak önümüzde duruyor. Galatasaray’da eleştirmeden geçemeyeceğim iki isim var. Engin Baytar ve Eboue. Engin maç içinde inanılmaz itici oluyor ve rakibin (taraftar ve oyuncu) sinirine dokunuyor. Ancak şuna da dikkat edilmesi gerekir ki, Engin her maç çok fazla darbe alıyor. Kim olursa olsun o kadar darbe alınca insanın siniri bozulur ama Engin’in biraz daha dikkatli olması lazım. Eboue ise bazen çok gereksiz tepkiler verebiliyor. Bu tarz taraftarı galeyana getirecek hareketlerini azaltması gerekiyor.

Ve gelelim esas konuya. Aslında yukarıda yazdıklarımın hepsi hikâye, çünkü futbolumuzun geldiği noktayı bugün çok net bir şekilde gördük. Federasyonların ve yöneticilerin yaptığı hataların futbolumuzu buralara getireceğini görmek çok zor değildi ama buna karşı hiçbir önlem alınmadı. Bu akşam özeline dönecek olursak, hakem bugün kötü bir maç yönetti ve yardımcılarının kurbanı oldu. Ancak her zaman, her koşulda takımını ve renklerini destekleyen Beşiktaş taraftarının bu geceki hali beni şoka uğrattı. Sahaya girip rakibine saldırmaya çalışan taraftarların gözündeki nefret ve kin son derece korkutucu. 3 metre daha koşabilseydi o holigan muhtemelen Eboue’ye veya bir başkasına yumruk atacaktı. Yalnız bu gece İnönü’de yaşanılan olayların kesinlikle sadece bugünle ilgili olduğuna inanmıyorum. Bütün bir sezonun hayal kırıklığı, kendi takımına olan öfke ve hakem hataları birleşince böyle bir tablo oluştu. Maçtan önce Hakkı Yeten’i, Hakkı Baba’yı anan taraftar bile bu hale geliyorsa vay arkadaş. Allah sonumuzu hayır etsin.

Aslında bugün pek bir şey yazmak istemiyordum. Maçın sonunda yaşanan olaylardan sonra insanın futbol konuşası, futbol yazası gelmiyor. Ancak bir şeylerden bahsetmeden geçmek de istemedim. Sonuç olarak bu maçla beraber Galatasaray son 5 haftaya avantajını koruyarak giriyor ve her geçen gün şampiyonluğa daha çok yaklaşıyor. Haftaya Telekom Arena’da Fenerbahçe ile oynayacaklar ve eğer bu maçtan da galip ayrılırlarsa bana göre şampiyonluk kupasına bir ellerini koymuş olacaklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder