14 Nisan 2012 Cumartesi

Spor'da profesyonellik..



Şans eseri sporla iç içe bir ailede doğmuşum. Kendimi bildim bileli evde futbol maçları izlenir, tartışmalar çıkar ve dalgalar geçilir. “Ben olsam atardım!” geyikleri döner. Sonra da işin olmazsa olmazı her iki taraf da hakeme bir güzel giydirir. Keyiflidir baştan sona, eğer ki galip tarafsanız daha da hoş.

İşin bir de oynama kısmı var tabi ki.. Ben profesyonel olarak hiç spor yapmadım ama her Türk çocuğu gibi topa vurarak geçti çocukluğumun önemli bir kısmı. Sonra aşağı yukarı ergenlik zamanlarıyla beraber oynama kısmının basketbola kaymasıyla devam etti bu tutku. Benim gibi ya da benden daha fazla süre amatör olarak bu sporlarla uğraşmış herkes sporun o başka hiç bir şeyde yakalanamayacak olan hazzını tatmıştır. İyi hoş da, bir de bunu iş olarak seçtiğimizi düşünelim. Yani keyfi değil de profesyonel olarak spor yaptığımızı. Birçok kişi benim gibi ilk bakışta “cennet” cevabını yapıştıracaktır. Hayatta yapmaktan en çok keyif aldığın şeylerden birini yapacaksın ve de üzerine sana para verecekler. Bir de üzerine ünlü olma ihtimalin var, oh ne ala. Ancak bu “iş”te de hayatın hemen her noktasında olduğu gibi madalyonun diğer bir yüzü var.

Beni bu “sporda profesyonellik” ile ilgili düşünmeye iten şey aslında geçenlerde yaşadığım küçük çaplı bir sakatlık oldu. Yine bir spor kazası yaşayarak ciddi bir şekilde ayak bileğimi burktuktan sonra yapmam gereken fizyoterapi çalışmasını yapmamam sonucu, 2 ay geçmesine rağmen bileğimin bana sıkıntı yaşatması “ulan bu aslında çok ciddi bir iş” düşüncesini oluşturdu. Çünkü biz amatör olarak, spor yapmak için keyif aldığımız için basketbol oynuyoruz. Ancak profesyonel isen senden her maçta aşağı yukarı belli bir standartta performans sergilemen bekleniyor. Çünkü takımın senin o seneki performanslarını satın almış bir kere. Yani sakatlandıysan bir an önce iyileşmen lazım, kendin için olduğundan daha fazla senden bir şeyler beklemesi karşılığında sana para veren takımın için. Örneğin: Amerika’da spora genel olarak bu “entertainment business” olarak bakma durumu çok daha uçuk durumda. Nba oyuncularının ve çok da emin değilim ama beyzbolcuların (bknz. Moneyball) transferlerinde söz hakları bile yok. Tabi oyuncunun Kobe Braynt olmadığı örnekten bahsediyoruz. Utanmasalar köle ticareti şeklinde işletecekler yani sistemi. Düşünsenize gece yatıyorsunuz yatağınıza Çanakkale’de, sabah uyanıyorsunuz ve menejeriniz gelip Adana’ya transfer olduğunuzu söylüyor. Ben Çanakkale’de ev mi tutmuşum, çocuğumu okula mı yazdırmışım, hava civa. Neyse konudan daha fazla sapmayayım.



Şu bir gerçek ki, sporu sadece bir iş olarak gören bir sporcunun üst seviye hedeflere varması çok zor. Allah vergisi çok üst düzey yeteneklere sahiptir, kendisini bir yere kadar taşıyabilir o ayrı. Yoksa profesyonel bir sporcunun yaptığı işi kesinlikle sevmesi gerekir. Her gün yapılan idmanlar, sürekli kontrollü olunması gereken bir beslenme düzeni, belli saatlerde uyuma gerekliliği.. Yaptığın işten zevk almıyorsan bütün bunlar ve bunun gibi onlarca başka şey çekilir mi?

Hemen her iş için genel geçer mantık şudur: işinde iyiysen, iyi para kazanırsın. Ancak ne yazık ki bizim ülkemiz özelinde sporcularla ilgili bunu söyleyemeyiz. Eyvallah futbolcular, basketçiler iyi kazanıyor (hatta hak ettiğinden bile fazla) olabilir ama ya diğer sporlar? Atletizmle uğraşanlar? Sporun içinde oyuncu olarak aktif olabildiğin zaman zarfı zaten çok geniş değil. Belli yaşlardan sonra beyinin istediğini vücut gerçekleştiremez. Aslında sporculuğu seçmek ne denli bir büyük bir risk taşıyor. Üst düzeyde çalışabildiğin yıllarda ne kazandıysan, yanına o kalıyor. Bir de sakatlık problemleriyle uğraşıp, kariyerini erken bitirmek zorunda kalanlar var tabi..

Sözün özü demek istediğim şey şu: o sahalarda izlediğimiz, parkelerde kızdığımız oyuncuların yapmaya çalıştığı şey bizlerin oynadığı oyunlardan çok farklı. Eleştirilerimizde biraz daha hoş görülü ve toleranslı olmaya bakalım. He eleştirimizi yine yapalım, ona bir lafım yok. Ancak eleştirilerimizi aldıkları paraya ve yaptıkları spora saygı göstermeyen, sporun ruhunu oluşturan terin son damlasına kadar mücadeleyi göz ardı eden oyunculara yöneltelim. Yoksa birkaç maç kötü oynadı diye birilerinin kellesini istemek çok kolay. İzlediğiniz kişiye makine muamelesi yapmak çok kolay..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder