15 Nisan 2012 Pazar

Fenerbahçe'den "süper" başlangıç



34 haftadır devam eden normal sezonun çok fazla bir anlam taşımadığı, ilk 4 sıradaki takımın yerinin bu 6 haftada belirleneceği Spor Toto Süper Final açılışı bugün Kadıköy’de yapıldı. Aslına bakarsak Süper Final açılış maçının cumartesi günü oynanması gereken Beşiktaş-Galatasaray olması gerekiyordu. Ancak bir önceki yazımda yazmıştım, “İnönü Stadı’nın akıbeti ne olacak ?” diye. Cevabını veriyorum : Yoğun yağış yüzünden göl oldu(!) Şaka bir yana, dolayısıyla açılış maçı bu maça sarkmış oldu ve Fenerbahçe, evinde Trabzonspor’u 2-0’la geçerek Süper Final’e kendi adına süper bir başlangıç yapmış oldu.

Fenerbahçe, kendi evinde oldukça etkili oynayan bir ekip ancak kendilerine her daim problem yaratan, ters gelen Trabzonspor’u bu denli rahat, güle oynaya yenmesini çoğu kişi beklemiyordu. Nasıl mı oldu bu durum ? Maça şöyle bir bakarsak, Fenerbahçe’nin “Ah bu da kaçar mı” diyebileceğimiz, %100 gollük çok sayıda pozisyonunun olmamasına rağmen, mental olarak, kazanma arzusu olarak bu maça Trabzon’dan 2-3 kat daha hazır olduğunu, bunun da galibiyeti getirdiğini düşünüyorum. Ayrıca, Fenerbahçe’nin birçok maçta hastalık haline gelen, öne geçtikten sonra geriye yaslanıp ciddi baskı yeme özelliğini bugün göstermemesi, tam aksine öne geçtikten sonra da çok iyi pas yapıp, top çevirip oyun hakimiyetini elinde tutması da, 3 puanı getiren çok önemli bir faktör olmuş oldu.

Peki Fenerbahçe için birçok olumlu şey söyledik, bunda Trabzonspor’un oyununun payı nedir ? Tartışmasızdır ki Trabzonspor’un bu denli kötü oyunu, Fenerbahçe’yi ön plana çıkaran başlıca özellik olmuş oldu. Tamam, şampiyonluk şansınız matematiksel olarak devam etse de mantıksal olarak yok, ama yine de Süper Final’e girmiş, normal ligi 3. bitirmiş bir takımın bu denli kötü oynaması kabul edilemez bir durum. Şöyle bir sahaya bakıyoruz, Colman kayıplarda, sürekli 3 kişinin arasına giriyor baskı yiyor ve top kaybediyor, Zokora kayıplarda, Burak ilerde tek başına, ayağına doğru düzgün top değmedi diyebiliriz. Bireysel kötü performanslara ek olarak, takım olarak da Fenerbahçe’nin pas trafiğine ayak uyduramayıp, çok fazla pas hatası ve top kaybı yapmaları, Trabzonspor’u evine eli boş dönmesine sebep oldu.


Bireysel olarak Fenerbahçe’den Gökhan Gönül’ü bu maçta çok beğendiğimi belirtmem gerekir. 90. dakikada bile rakip korner direğinde bek oyuncusuna baskı yapıp korner kazandıran, bu sezon bir türlü ulaşamadığı geçen sezonki formuna, “ciğersiz” Gökhan Gönül’e, bu maçta geri dönüş sinyalleri verdi Gökhan. Trabzonspor’da ise hiç güven vermeyen takım savunmasına rağmen, tek ön plana çıkan ismin, yaptığı birkaç kritik müdahale ve geçirmediği hava topları ile genç Mustafa Yumlu olduğunu düşünüyorum.

Yazımı noktalarken, Emre Belözoğlu’ya bir parantez açalım. Zokora maç sonrası yaptığı açıklamada, Emre’nin kendisine “pis zenci” dediğini iddia etmiş. Eğer ki Emre böyle bir şey yaptıysa (ki İngiltere’de de ırkçılıkla suçlanmıştı kendisi), bırakın 3-5 maç cezayı, futbol lisansının alınmasını ve Türk futbolunun böyle ahlaklı(!!) bir futbolcudan kurtulmasını temenni ediyorum. Emre’nin bu 1-2 değil kaçıncı vukuatı, eğer bu iddia doğruysa artık yeter… Son olarak da maç öncesi koreografi sırasında ipleri kopan 3D pankartın altında kalan ve ciddi yaralanan Fenerbahçe taraftarına ve maç içerisinde burnu kırılan Burak Yılmaz’a en içten dileklerimle geçmiş olsun diyorum. Futbolun dostluk unsurunu ve Fair-play özelliğini ciddi anlamda unutmaya başladık ne yazıkki…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder