26 Ağustos 2012 Pazar
Maç Öncesi, Koşan Beşiktaş - Koşturan Galatasaray
Sezonun ilk derbisi geldi çattı. Bu akşam Şampiyonlar Ligi kıvamında 21.45'te İnönü'de Beşiktaş ile Galatasaray karşılaşacak. Bir yanda genç ve maliyeti düşük bir kadro ile yenilenen Beşiktaş, diğer yanda hali hazırdaki şampiyon kadrosuna yaptığı takviyelerle daha güçlü hale gelen Galatasaray. Derbilerin beklentilere yakın geçtiği az görülüyor, bugün de saha içinde bizi şaşırtacak şeylerle karşılaşabiliriz. Fakat maç öncesindeki tabloya baktığımız zaman Galatasaray'ın galibiyete yakın olduğunu görüyoruz. Neden?
Beşiktaş sezon açılışında İBB ile 1-1 berabere kalırken, oynadığı futbolla izleyenleri tatmin etmemişti. Maçın genelinde kontrol İBB'in elindeyken, son dakikalarda Fernandes'in asistinde Almeida'nın kafasından bulunan golle 1 puan koparılmıştı. Yeniden yapılanmaya giden Beşiktaş'ın zamana ihtiyacı olduğu çok açık. Kadrosunda maçın seyrini değiştirebilecek yıldız statüsünde tek adam olarak Fernandes'e sahip olan Beşiktaş'ın başarılı olması, takımın birbirine uyumunun yüksek olmasına, çok çalışılan hücum setlerine ve mücadele seviyesinin düşmemesine bağlı. Bu üç kriterin ilk ikisi de zamanla olacak şeyler. Keza şu haliyle Beşiktaş'ı izlediğimizde en basitinden kimin ne yapmak istediğini anlayamıyoruz. Belli bir taktik anlayışı oturmamış ve sadece oradan oraya koşan bir takım görüyoruz. Mücadele etmek, pres yapmak elbette iyi ama iş o kadarla bitmiyor. Pierre Van Hooijdonk'un yıllar önce bir Şampiyonlar Ligi maçından sonra söylediği bir şey vardı; "Maçı kazanmak için topu kullanmamız gerekiyordu, biz bütün maç boyunca topun peşinden koştuk.". Tam maç öncesi patlak veren Almeida krizi de Beşiktaş açısından handikap oldu. Fernandes'in duran toplarında Almeida'nın varlığı müthiş bir avantaj. Bu maçta o avantaj da yitirilmiş durumda.
Galatasaray cephesi ise bu maça çok daha hazır ve moralli bir şekilde hazırlandı. Burak'ın cezasının bitmesi ve Semih'in sakatlıktan dönüşü Terim'in elini rahatlattı. Tek eksik problem çocuk Engin. Bugün muhtemelen ilk haftadan farklı olarak Semih-Melo ikilisini ilk 11'de göreceğiz. Semih'in dönmesi önemli ki, ilk hafta savunma hattındaki uyumsuzluk göze çarpmıştı. Melo'nun oynaması ise benim için merak uyandırıcı. Geçtiğimiz hafta gördüğümüz Melo pek hazır bir görüntü çizmemişti ama yaptığı bir iki güzel hareket ile "ben buradayım" mesajını vermişti. Pitbull artık fiziksel olarak da daha hazır duruma geldiyse, Galatasaray'a çok şey katacaktır. Top kullanmakta sıkıntı çeken Beşiktaş'a karşı Elmander-Umut-Melo-Hamit-Selçuk-Emre gibi ileride basan ve rakibi bozan bir hatla çıkmak Galatasaray'ı daha da öte itecektir. Bu noktada Fernandes'in daha çok geriye gelip top çıkartması gerekecek. Bu da Fernandes'in yükünü arttıracak ve hücumdaki efektifliğini azaltacaktır. Burak ise yedek soyunacaktır. Büyük ihtimalle maçın ilerleyen dakikalarında forma bulacağını düşünüyorum. Bu durum da Galatasaray'ın elini daha da güçlü hale getiriyor bana göre. Fatih Terim'in elinde Amrabat gibi Burak gibi oyuna girdiği anda işi değiştirebilecek kaliteli isimleri de var. Umut Bulut müthiş bir form yakalamışken, bir de yedekte böyle isimlere sahip olması Galatasaray'ın kadro genişliğini yine gözlerimizin önüne seriyor.
Kısacası Galatasaray maç öncesi baktığımızda çok daha ağır basıyor. Beşiktaş'ın maçı dengelemesi için ortaya büyük bir mücadele koyması gerekiyor. Seyircisinin desteğini sahaya yansıtması lazım siyah-beyazlıların. Açıkçası bu maçın Beşiktaş adına daha önemli olduğunu düşünüyorum. "Küçülme" mantığıyla sezona başlayan Beşiktaş'ın bugün büyük takım kimliğiyle oynaması gerekiyor. Bu maç Beşiktaş için hedef maçı. Galatasaray ise alıştığımız şekilde Beşiktaş'ı kendi sahasına hapsederek, sağlı sollu saldıracaktır. Galatasaray topu koşturur, Beşiktaş topun peşinden koşarsa, maç konuk takımın istediği gibi gider. Kazanan kim olursa olsun umarım sakatlıksız, problemsiz ve keyif veren bir maç izleriz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0-5
YanıtlaSilİnşallah GS'liler umduğunu bulur, yoksa büyük üzüntü olacak. Biz maça başlamadan zaten mağlubiyete eyvallah diyoruz. Sizin işiniz daha zor.
YanıtlaSil