Fenerbahçe iki yıl aradan sonra çıktığı Avrupa sahnesindeki ilk maçında Romanya'nın Vaslui takımı ile 1-1 berabere kaldı.
Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme tur ilk maçında kendi evinde beklenmedik bir beraberlik aldı Sarı Lacivertliler. Aslında maç öncesi Fenerbahçelilerin motivasyonu oldukça yüksekti. Çünkü Fenerbahçe, bir sene sonra başkanını statta görmenin mutluluğunu yaşıyorlardı. Bunun üstüne takımlarını bu sene ilk defa bir resmi maçta hem de iki yıl uzak kaldıkları Avrupa sahnesinde izleyecek olmaları ayrı bir heyecan katıyordu. Yeni transferler Egemen, M.Topal, Kuyt, Hasan Ali gibi isimler ilk defa bir resmi maçta taraftarlarının önünde çim sahaya ayak basacaklardı. Ama bütün bu olumlu şeylere rağmen maçın hiçbir anı Fenerbahçe'nin istediği gibi geçmedi.
Aykut Kocaman maça Sow yerine Semih ile başladı. Sağda Kuyt, solda Stoch, her zamanki gibi kaptan Alex, arkalarında Cristian-Topal, geri dörtlü G:Gönül, Bekir, Egemen, Hasan Ali ve kalede sakallarını kesen Volkan. Aslında kağıt üzerinde dominant gözüken takım Fenerbahçe olsa da karşılarında sadece on senelik bir kulüp olmasına rağmen son senelerde Avrupa tecrübesi yüksek seviyede olan dişli bir ekip vardı. 90 dakika boyunca da bunu gösterdiler aslında. Maça sürpriz bir şekilde önde basarak başlayan Vaslui, Fenerbahçe'nin etkili gözüken ama topu ileri taşıyamayan, yaratıcılık yoksunu orta sahasını çok iyi kitledi. Zaten en ilerideki Semih 2008'de ki formundan çoook çok uzaklarda. Aykut hoca Alex-Semih uyumunu kullanmak istedi muhtemelen ama bu taktiğin sadece Süper Lig'te işe yaradığını söylemeden geçmemek lazım. Ayrıca maçın ilk yarısında Volkan Demirel'in performansı olmasa, Vaslui maçın ilk yarısında daha da üzebilirdi Fenerbahçelileri.
Miroslav Stoch'a da değinmeden geçemeyeceğim. Geçtiğimiz sezonki formu herkesin aklında. Ama dün gece, Aykut Kocaman nasıl 61 dakika dayanabildi anlayabilmiş değilim. Maçtaki tek amacı sol çizgiye açılıp topu ayağına aldıktan sonra içeri kat edip şut çekmek. Tamam Stoch'un en iyi yaptığı iş bu fakat bunu takım düzeni içinde yaptığında etkili oluyor. Dün maçı tek başına çevirmek isteyen birey gibi gözüktü. Ayrıca, maç öncesi sakatlığının tam geçmediği söylenen Moussa Sow'un ilk 18 içinde olup maçın 79. dakikasında oyuna girdiğini gördük. Şimdi Sow'un sadece 11 dakikalık mı oynama gücü vardı ? Eğer böyleyse hem ona hem de takımın sahadaki etkisizliğini gören ve Sow'un bir an önce oyuna girmesini isteyen Fenerbahçeli taraftarlara yazık değil mi ? Geçtiğimiz sezon 12 milyon euro'ya transfer ettiğiniz takımınızın birinci santrforu, kendi sahanızda 1-0 yenik durumda olduğunuz bir Avrupa maçında 79. dakikada oyuna giriyor ve basında sürekli Lyon'dan Batefimbi Gomis "bitti bitecek" haberleri dolanıyor. Şimdi soruyorum hem size hem Aykut Kocaman'a hem Aziz Yıldırım'a ve diğer yöneticilere: tamam daha sezon başı olabilir ama bu bir mazaret değil bu maçın dün oynanacağı belliydi. Takımınızın orta sahadaki etkisizliğinden sonra hala çözümü Gomis'te ve Krasiç'te mi arıyorsunuz ? Başarılı olmak için düşündüğünüz gerekli hamle bunlar mı yoksa Emre'nin gidişiyle topu ileriye taşıyabilen orta saha oyuncusu mu ? Ezeli rakiplerinizin birinde Selçuk İnan bir diğerinde Manuel Fernandes gibi oyuncular varken bu ısrar niye ?
Sırf yerli rotasyonu olsun diye senelik 1.5-3 milyon euro arası ücret verilen, Selçuk Şahin, Özer Hurmacı, Sezer Öztürk'ün neden hala kadroda tutulduğunu sormuyorum bile. Geçtiğimiz günlerde Alex verdiği röpörtaj'da Fenerbahçe'nin gençleri as takıma monte edebilen bir kulüp olmadığını üzülerek söylemişti. Yeni transfer edilen Salih Uçan, altyapı'dan yetişen Recep Niyaz gibi genç isimler, Özer ve Sezer'in yaptığı işleri yapamaz mı sizce ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder