Gerçek bir “Fenomen” Ronaldo
Evet, blogumuzun temasını sürdürmenin vakti gelmişti artık. “Ya sakatlanmasaydı” bölümümüzün ikinci konuğu Ronaldo. Şahsen 90 doğumlu olarak benim kendi jenerasyonumda izlediğim açık ara en iyi santrfordu. Müthiş hızı, benzersiz tekniği ve makine gibi bitiriciliğiyle diğer bütün oyunculardan farklı bir yerdeydi. Çok iyi forvet izledik; Van Nistelrooy, Henry, Raul.. Ama Ronaldo bir başkaydı. Zinde olduğu zaman durdurulamaz bir futbolcuydu. Efsane oyun Fifa 99’un “no9”uydu. Ama durum şu ki, o da “müzmin sakat”tı.
Ronaldo’nun profesyonel kariyeri 1993 yılında Ronaldo 17 yaşındayken Brezilya’da Cruzeiro’da başladı. Burada 14 maçta 12 gol atan Ronaldo daha genç yaşında kalitesini gösteriyordu. Takımını da Brezilya Kupası şampiyonluğuna taşıyan isim oldu. Burada geçirdiği kısa ve etkili dönemin ardından 1994 Dünya Kupası’nın da kadrosuna girmeyi başardı. Henüz 17 yaşındaki Ronaldo belki forma giyemedi ama böylesi büyük bir kupada Brezilya gibi bir takımın yedek kulübesinde oturmak bile, onun dünya futboluna tanıtılmasına yetti.
Hollanda futbolunun dev takımı PSV dünya kupasının ardından Ronaldo’yu 5.5m euro bedelle transfer etti. Ronaldo’nun Avrupa kariyeri de işte burada başlayacaktı. Hollanda kariyerinin ilk sezonunda ,daha 18 yaşında, 30 gol atarak adeta şov yaptı bu dişlek delikanlı ve gol krallığına ulaştı. Böylece daha bu yaşında herkese adını ezberletmeye başladı. PSV’deki ikinci sezonu ise sakatlık sorununun başladığı yıl oldu. Bu sezonun büyük bir bölümünü hastahanelerde, revirlerde ve benzeri steril ortamlarda geçirdi Brezilyalı delikanlı. Kısacası bu genç yaşında hemşirelere doymuştu Ronaldo. Bir yandan az sayıda oynayabildiği maçlarda gollerini sıralamayı ihmal etmedi ve takımının Hollanda Kupasını kazanmasını sağladı. Ronaldo PSV kariyerinde kupalar da dahil olmak üzere 71 maçta 66 gole imzasını attı. Bu da ona başka bir kapıyı açacaktı.
96 yılında emekliye ayrılan bir başka Brezilya efsanesi Romario’nun yerini doldurmak amacıyla Barcelona, Ronaldo’yu 15m euro bedelle transfer etti. Barcelona’daki ilk sezonu Ronaldo’nun performansının tavan yaptığı sezon oldu. Dönemi için rekor bir transfer bedeli ödenen Ronaldo 1996/1997 sezonunda 49 maçta 47 gol kaydetti. Kariyerine başladığı Cruzeiro’dan beri çılgınlar gibi gol atmaya devam ediyordu. Bu sezon Barcelona ile İspanya Kupası, İspanya Süper Kupası ve Uefa Kupasını kaldırdı. Fifa tarafından ilk kez yılın en iyi oyuncusu seçildi. Fakat günümüzün en büyük forveti olarak gördüğüm Zlatan İbrahimovic kıvamında, Ronaldo da futbol kariyeri boyunca göçebe bir hayat sürdü. Barça’daki bu tek ama içi dolu sezonun ardından sıra İtalya’yı kasıp kavurmaya gelmişti.
Barça’dan Inter’e geçişi yine bir rekora imza atılarak 28m euroya mal oldu. İtalya’da kendisine “Il fenomeno” (Fenomen) lakabı takıldı. İnter’deki ilk sezonunda yine çok başarılı bir performans sergiledi ve “Yılın Oyuncusu” (Ballon D’or) ödülünün de sahibi oldu. Gol krallığında ise ikinci oldu. Durdurulamaz bir yerdeydi Ronaldo ve savunulması en zor isimdi o dönem.
Bu zamana kadar “Il fenomeno”nun kariyerinde her şey güzel gidiyordu ama bir sonraki sezonunda bulutlar biraz daha karanlık gelmeye başlayacaktı. 1999 Kasımı Ronaldo’nun kariyerini sekteye uğratan sezonun başıydı. Ronaldo bu tarihte dizini sakatladı ve tendonu yırtıldı. Geçirdiği ameliyatın ardından sahalara dönüşü 2000 yılının Nisan ayını buluyordu. Hayranlarının çılgınlar gibi beklediği dönüşünün arından daha çıktığı ilk maçta bir kez daha dizinden sakatlandı ve bir kez daha oyundan alındı. Bu sefer dönüşü biraz daha uzun sürdü ve 2002 Dünya kupasında ancak Ronaldo sahalara dönebildi. Buna rağmen 2002 dünya kupasının da gol kralı oldu ve Ronaldo kaldığı yerden devam etti.
Bu kupa performansından sonra dişlek brezilyalının bu sefer yolu 45m euro karşılığında Los Galacticos’a düştü. Gelişi bir çılgınlıktı. Figo’lu Roberto Carlos’lu Zidane’lı Raul’lü ve David Beckham’lı kadroya bir de Ronaldo’nun eklenişi Madrid taraftarını kendinden geçirmişti. “Il fenomeno” Real Madrid’de bu yıldızlarla beraber ilk iki sezonunda lig ve kupa şampiyonluğu yaşadı ve yine gol krallığına ulaştı. 03/04 sezonunda Ronaldo bir kez daha sakatlanmasına rağmen yine 24 gole ulaşarak gol kralı oldu. Ancak bu sezonda takım olarak hiçbir kupa kazanılamadı ve bazı oyuncularla yolların ayrılmasına karar verildi. 2005/2006 sezonunda tekrardan kas sakatlıkları yaşamaya başlayan Ronaldo da yolların ayrılacağı isimlerden birisiydi. Ayrılışında Ruud Van Nistelrooy’un transfer edilişinin de etkisi vardı. “Fenomen”’in buradaki kariyeri de 127 maçta 83 gol olarak bitti.
Ronaldo’nun bir sonraki durağı Milan oldu. Milan’da kariyeri her ne kadar çok parlak başlasa da, bu durum kısa sürdü. Baldır kasındaki sakatlıklar kendisini yeniden zorlamaya başladı. Oysa ki, ayrılan Ukraynalı forvet “Sheva” ‘nın eksikliğini aratmıyordu. Milan kariyerinde zaman zaman Pato ve Kaka ile beraber etkili performanslar sergilese de artık sakatlıkları baş edilemez duruma gelmişti. Çoğu Brezilya’lı futbolcunun olduğu gibi uzuncana bir Avrupa kariyerinden sonra döndüğü yer anavatanı oldu. Brezilya’da Corinthians’da iki sezon geçirdikten sonra büyük golcü 2011 yılında 34 yaşında kariyerini noktalama kararı aldı.
Hepimiz Ronaldo’yu büyük hayranlıkla izledik. “No9” kariyerinde 2 tane Dünya Kupası da dahil olmak üzere 19 tane kupa kaldırdı. Farklı farklı ülkelerde onlarca ödüle layık görüldü. Toplamda 518 maçlık kulüp kariyerinde (kupalar da dahil) 352, 98 milli takım maçında 62 gol attı. Dünya Kupalarında 15 gol atarak Dünya Kupası tarihinde en çok gol atan oyuncu ünvanına sahip olduğunu da söyleyelim tabi ki.
İzleyebilenlerin unutamayacağı bir yıldızdı Ronaldo. Kariyerinde hiç büyük sakatlık yaşamasaydı nasıl bir kariyere ve istatistiklere sahip olurdu düşünemiyorum. Belki de Pele’lerle kıyaslıyor olabilirdik.
Benim canlı seyrettiğim en iyi futbolcuydu
YanıtlaSilAlido