Dünya futbolunun aşağı yukarı son 3-4 senesine baktığımız zaman farklı farklı ülkelerde beklenmedik takımların şampiyon olduğunu görüyoruz. Kısaca bir hatırlayalım; 2008’de Almanya’da Wolfsburg, 2009 yılında Hollanda’da AZ Alkmaar, 2009 yılında Fransa’da Lyon’un hükümdarlığını kesen Bordeaux, 2011’de yine Fransa’da Lille, 2011 yılında Almanya’da Dortmund ve 2010 yılında Türkiye’de Bursaspor.. Peki bu takımlara baktığımızda ortak bir yanlarını hissedebiliyor muyuz?
Son yıllarda çıkan bu beklenmedik (“underdog”) takımların şampiyonluğunun altında yatan neden aslında çok basit. “Takım olmak.”. Güzel futbol oynamak için büyük yıldızlara ihtiyaç yoktur, ancak iyi oyunculara ihtiyaç vardır. Bu takımların herhangi birinin büyük transferler yaptığını hatırlıyor musunuz? Aksine bu takımlar kendi yıldızlarını yarattılar. Lille bütün dünyanın peşinde koştuğu Eden Hazard’ı, Wolfsburg Edin Dzeko’yu, Dortmund Nuri Şahin’i çıkarttı. Bu tek büyük yıldızlarının etrafında kurulmuş, sahada oynayan 11 kişiyi aşmış olarak “ekip” olabilmiş takımlar bunlar.
Şu anda aslında Real Madrid’in ve Standard Liege’in yaptığı antrenmanlar arasında çok büyük bir fark yok. Kaliteli antrenman programlarına ulaşmak artık futbol takımları için gayet kolay. Bilimin de futbolun içinde kullanılmaya başladığı bir dönemdeyiz. Futbolcunun daha iyi olması için geliştirilmesi gerekilen kas gruplarının ya da sakatlığa karşı alınması gerek önlemlerin neler olduğunu, bu işin uzmanlarının hepsi biliyor. Belli seviyenin üzerindeki takımların hepsinin de elinde bu insanlara ulaşacak olanak var. Yani gelinen bu noktada futbol takımları için belirleyici olan üç temel unsur var; teknik ekip, kadro kalitesi ve çalışmak. Teknik ekibi şimdilik ayıralım çünkü diğer ikisi üzerinde de etkisi var. Geçtiğimiz senelerde kadro kalitesi iyi olsa da yeteri kadar çalışmayan takımların çok daha fazla çalışan daha mütevazi takımlara boyun eğdiğini görmüş olduk. Yoksa ne Alkmaar’ın kadrosu Ajax’tan iyiydi ne de Bursaspor’un kadrosu Fenerbahçe’den iyiydi. Onlar şampiyon oldular, çünkü daha çok çalıştılar ve birlikte daha iyi bir “ekip” oldular. Bir de istisnai olarak hem çok iyi kadrosu olan hem de çok iyi ekip olmuş takımlar çıkıyor ki, Barcelona ve ya Manchester United demek yeterli olur herhalde.
Bazı büyük takımlar da kendiliğinden zaman içinde yanlış transfer politikaları ve kadronun alttan yeterince beslenmemesiyle geriye gitmeye başladı. Mesela bunlara Juventus, Galatasaray ve Liverpool’u örnek verebiliriz. Gerekli gereksiz, yeterli yetersiz oyunculara absürd bonservis bedelleri ödeyerek finansal anlamda da sıkıntı yarattılar. Dünya futbol pazarlarında aşırı paralar dönmeye başlayınca ve büyük takımların eline daha da fazla para geçmeye başlayınca bu takımlar oyuncu yetiştirmeyi arka plana attılar. Bu da sıkıntının temeli oldu. Altyapı desteği olmadan kulüplerin ayakta kalması mümkün değil. Tabi ki Katarlı petrol zengini falan bir sahibiniz (başkanınız) yoksa.
Bu sezon da Lyon gibi PSV gibi bazı devler iyi görüntü çizmiyor. Bakalım bu sezon önümüze ne gibi sürprizler çıkaracak ve hangi devler yeni travmalara imza atacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder